Önceki başlık :: Sonraki başlık |
Yazar |
Mesaj |
emrello Kıdemli Üye
Kayıt: Dec 02, 2009 Mesajlar: 703 Nerden: İstanbul
OFFLINE
|
Tarih: Sal Ağu 03, 2010 9:45 pm Mesaj konusu: Derslerle Dolu Belalı Bir Gezi |
|
|
Arkadaşlar geçen Cumartesi günü bayağı maceralı(!) bir gün yaşadım.
Aslında bu bir gezi yazısı değil; ama bu deneyimimi yayınlamanın yeni enduroculara belki bir faydası olur diye paylaşayım istedim.
Geçtiğimiz Cumartesi günü (31 Temmuz) 41-77'den, yani eski İstanbul-İzmit yolu üzerinden Teke, oradan da Darlık Köyü’ne geçip Şile Yolu üzerinden eve dönmeyi planlıyordum.
Yukarıdaki haritada güzergahı gösteren çizginin bittiği yere kadar her şey normal sayılırdı. 41-77 üzerinde bir göletin yakınlarına gittim. Sakin bir göletti, yol topraktı ama problem yaratmadı. Birkaç fotoğraf çektim.
41-77’de yoluma devam ettikten bir sonra Kuzey’e, Teke yönüne saptım. Bu arada ana yoldan ayrılıp birkaç köye de girip çıkmayı ihmal etmedim. Hava artık iyiden iyiye sıcaktı ve yorgunluk kendini hissettirmeye başlıyordu.
Öğlen 13:30 gibi Teke Köyü’ne ulaştım. Burada karnımı doyurduktan sonra Darlık yoluna girmek üzere tekrar güneye döndüm.
Şeytan dürttü, Darlık Barajı’nın stabilize yoluna sapıverdim.
Yol tek kelimeyle berbattı. Çok dik tepelere tırmandım, indim. Hatta bir tanesinden inerken kontrolü çok ciddi şekilde kaybettim, ama toparlamayı becerdim.
Manzaralar güzeldi, ama bir süre sonra hafiften bir korku sarmaya başladı. Kilometrelerdir tek bir Allah’ın kuluna rastlamamıştım. Otlayan inekler görmüştüm ama çoban falan yoktu. Yolun kalitesi gittikçe bozuldu.
Birkaç km sonra köprü benzeri bir yapıya geldim. Resim çekerim diye yavaşladım ama neredeyse at büyüklüğünde bir Kangal peşime takıldı. Bayağı da ısrarcıydı. Kangal’dan paçayı kurtardım ama geri dönüş yolum kapanmıştı artık. O köprüden geçip ısırılmayı göze alamazdım. Devam etmek istemiyordum ama tek şansım yolun sonuna kadar gitmekti. Geri dönüş artık söz konusu değildi.
Yol köprüyü geçtikten sonra daha da berbat bir hal aldı. Artık taşların boyu iyice büyümüş motorun kontrolü daha da zorlaşmıştı. Tepeler daha dikleşmeye, bitki örtüsü giderek sıklaşıp orman halini almaya başlamıştı. Bu yola girmeyi planlamadığımdan GPS’imi yanıma almamıştım. Doğru düzgün harita bile bastırmamıştım.
Derken, dikçe bir yokuşun başlarında arka tekerleğim yolun ortasındaki taş birikintisine girdi ve tutunmasını yavaş yavaş kaybetti. Motor kafasını sağa doğru bıraktı ve belli bir açıya gelince artık kurtaramayacağımı anladım. Motoru sağ yanına devirdim, kendim ayakta kaldım.
Fren maneti kökünden kırılmış!
Her zaman denilen şekilde soğukkanlılığımı korumaya çalıştım. Üzerimdekileri çıkarıp biraz su içtim. Tekniği hatırlamaya çalıştım. Ama pek faydası olmayacaktı, çünkü ön fren maneti kırılmıştı ve motor hafif yokuş aşağı bakıyordu. Durduğu yer ise oldukça dik bir yokuştu. Uğraştım ama beceremedim. 230 kg’lik Transalp’in hareket etmeye hiç niyeti yoktu. Her denememde ya benim ayaklarım kaydı, motorun tekerlekleri. Taş koydum, tahta parçalarıyla yükseltmeye çalıştım; olmadı. Üstelik uğraşırken bir de aynayı kırdım.
Kaldığım yerden yolun bir görüntüsü.
Dağın başında sakatlanmak istemiyordum. Daha fazla zorlamanın anlamı yoktu. Hava deli gibi sıcaktı ve nerede olduğum konusunda bir fikrim yoktu. Birden aklıma geldi; telefon çekiyor muydu acaba? Çok az ama evet. Beni kurtaran da o oldu zaten. Yanıma suyumu aldım, kafama buff’ımı taktım ve bir tepeye tırmandım. Oradan gördüğüm manzara şuydu:
Yani çevrede hiçbir yerleşim yeri, hiç kimse yok!
Acaba yola yürüyerek devam edip şansımı zorlamak daha mı mantıklı olacaktı? Ya yolun sonu bir tepede bitiyorsa, ya da öncesinde olduğu gibi birkaç tepeyi aşmam gerekiyorsa... Bu sıcakta yola devam etmek çok mantıklı görünmedi.
Tepede telefon biraz daha iyi çekiyordu. Yapacak tek şey vardı: Jandarma’yı aramak! 156 hattındaki arkadaşlar, sağ olsunlar, vakit geçirmeden beni Teke Jandarma Karakolu’ndan arayacaklarını söylediler.
Beklenen telefon tam da paniklemeye başladığım bir anda geldi. Teke Karakolu’ndan Murat isimli bir astsubay arkadaşa durumu anlattım. Bulunduğum yeri olabildiğince kesin bir şekilde tarif ettim. Az sonra yola çıkacaklarını söyledi ve beklemeye başladım.
Kaldığım noktanın Google Earth görüntüleri şu şekilde:
Tepede mahsur kalalı yaklaşık üç saat geçmişti. Uzaktan bir motor sesi duydum ve kısa süre sonra jandarma aracı olay yerindeydi.
İki kişi, Murat Astsubay ile bir er gelmişti. Motoru kolayca kaldırdık, üzerine bindim ve savrula savrula da olsa hareket ettirmeyi başardım. Ön fren olmadığı için mümkün olduğunca durmadan yoluma devam ettim. Bir süre sonra da asfalta ulaştım ve beni takip eden jandarma aracını beklemeye başladım. Aslında asfalta tamamı yokuş yukarı olmak üzere sadece 3 km civarında bir yolum kalmış, ama tabii ki benim o dağın başında bu konuda en ufak bir fikrim yoktu. GPS'in önemini burada anladım.
Murat Astsubay bu arada en yakın köy olan Darlık’ın muhtarıyla irtibata geçmiş. Muhtar Fehmi Bey de yolda bizi karşıladı ve beni alıp köye kadar eşlik etti.
Köyün camisinin yanına motoru park ettiğimde nasıl bir rahatlama olduğunu anlatmam mümkün değil.
Köydekilerle biraz muhabbet ve durum değerlendirmesi sonrasında evdeki yedek ön fren manetimi bir şekilde köye ulaştırmaya karar verdim. Arka frenle de devam edebilirdim ama Darlık’tan eve yaklaşık 70 km yolum vardı, ki bunun bir kısmı köy yolları, bir kısmı da otobandı. Elimde parça varken risk almak istemedim. Muhtar Fehmi Bey’in yardımlarıyla akşam saatlerinde köye gelecek birisine ulaştık. Bir arkadaşım da parçayı evden alarak köye gelecek arkadaşa ulaştırdı.
Biraz Darlık Köyü’nden bahsedeyim: Darlık Köyü Şile’nin en sapa ama aynı zamanda en şirin köylerinden biri. Küçük bir köy, ulaşımı sabah gidip akşam gelen bir minibüsten ibaret. Köylüler çok neşeli ve konuksever insanlar. Çok tatlı muhabbetleri var. Herkes gülüyor, çocuklar gece saatlerine kadar sokakta. Huzurlu yaşamlarına çok özendim. Üstelik havası da çok güzel; İstanbul gibi yapış yapış değil.
Çocuklar motorla çok ilgilendiler; ben de bir iki hatıra fotoğrafı çektim.
21:00 gibi beklediğim parça geldi; 10 dk’da montajını yaptım ve köydekilere teşekkür edip yola koyuldum. Ama hava çok kararmıştı ve ıssız köy yolları çok ürkütücüydü.
Tabii ki yine köpek kovaladı, yine yırttım. Biz motorcuların şu köpeklerden çektiğini kimse çekmemiştir!
Bu arkadaşları TEM’e çıkmadan önce bir benzin istasyonunda gördüm. Çok sevimlilerdi.
Eve 23:00 gibi ulaştığımda bitik bir haldeydim. Bütün gece rüyamda Darlık Köyü ve motorla uğraştım. Bayağı bir korkmuşum.
Manet ise şu haldeydi:
SONUÇ: Başıma çok işler açabilecek bir durumdan en az hasarla kurtulmayı başardım. Ama sadece kıl payıyla… Bir yerim kırılabilirdi, telefon çekmiyor olabilirdi, motoru bırakmak zorunda kalabilirdim, kangallar beni yiyebilirdi vs. Kötü ihtimalleri sonsuza dek sayabilirim. Yani baştan sona hatalarla dolu bir geziydi. Sonuç da tabii ki kötü oldu.
Sonuçta bazı dersler aldım kendi kendime:
1) Bu tür ıssız ve tehlikeli yollara tek başına girilmeyecek.
2) Debriyaj/fren maneti ve iç lastikler yanımızda olacak.
3) GPS ve haritalar asla evde bırakılmayacak.
4) Sıkça mola verilecek ve bol bol su içilecek.
5) Gerekiyorsa güzergah konusunda Jandarmaya, muhtara vs. bilgi verilecek.
Ayrıca, Murat Astsubay'a, Muhtar Fehmi Bey'e, arkadaşım Mahmut'a ve Darlık Köyü sakinlerine de teşekkür borçluyum. Bu kendini bilmez motorcu için bir sürü zahmete girdiler.
Ayrıca sevgili Anya'dan da (motorum oluyor kendisi) beni affetmesini diliyorum. Ama enduro dediğin taşı toprağı sever, öyle değil mi? _________________ TA '07 (Anya) |
|
Başa dön |
|
|
Sponsor Linkler
|
Tarih: Mesaj konusu: |
|
|
|
|
Başa dön |
|
|
__face__ BMW Grubu
Kayıt: Apr 11, 2006 Mesajlar: 5500 Nerden: Bandırma
OFFLINE
|
Tarih: Sal Ağu 03, 2010 10:12 pm Mesaj konusu: |
|
|
emrello, Emre'cim Paylaşımın için teşekkür ederim...
Geçmiş olsun, Allah daha büyüğünü göstermesin... _________________ ...der __face__
Feyzhan
ÖZTÜRK
545 401 45 46 |
|
Başa dön |
|
|
erdobars Katılımcı Üye
Kayıt: Jun 30, 2010 Mesajlar: 27
OFFLINE
|
Tarih: Sal Ağu 03, 2010 10:57 pm Mesaj konusu: |
|
|
Gezi güzel ama kaza kötü olmuş allah beterinden korusun dikkatli olmak gerekli tabi ben daha dağlara atamadım kendimi tecrübe kazandıkça yavaş yavaş olur tabi zamanla .Motorun çok güzel model kaç yazılarını ve fotoları bekleriz.Manisadan sevgi ve saygılar.Bu arada tekrar geçmiş olsun
By erdobars at 2010-06-30
By erdobars at 2010-04-29
By erdobars at 2010-04-29
By erdobars at 2010-05-03
By erdobars at 2010-04-29 _________________ DOĞAN CEYLAN HONDA XL 650 V TRANSALP SPİL / MANİSA ( TRANSPIL ) |
|
Başa dön |
|
|
Misafir Misafir
OFFLINE
|
Tarih: Sal Ağu 03, 2010 11:02 pm Mesaj konusu: |
|
|
geçmiş olsun emre, öyle tek basına geziler planlayacagına beni de çağırsaydın ya.
hatta hafta sonu mudanya'ya gidiyoruz motorla,siz de gelin |
|
Başa dön |
|
|
__face__ BMW Grubu
Kayıt: Apr 11, 2006 Mesajlar: 5500 Nerden: Bandırma
OFFLINE
|
Tarih: Sal Ağu 03, 2010 11:42 pm Mesaj konusu: |
|
|
erdobars, İmzadaki fotolar cidden çok güzel ama sanki bir gezi raporu gibi duruyoe, çok büyük ve bir hayli yer kaplar haldeler, yazdıkların onların arasında kaybolur hale geliyor... Anlayışın için teşekkür ederim...
ygr demiş ki: |
geçmiş olsun emre, öyle tek basına geziler planlayacagına beni de çağırsaydın ya.
hatta hafta sonu mudanya'ya gidiyoruz motorla,siz de gelin |
Aaaaaa eveet harbiden gelin... _________________ ...der __face__
Feyzhan
ÖZTÜRK
545 401 45 46 |
|
Başa dön |
|
|
|
|
|
Bu forumda yeni konular açamazsınız Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız
|
|
|