Önceki başlık :: Sonraki başlık |
Yazar |
Mesaj |
askon Değerli Üye


Kayıt: Feb 13, 2009 Mesajlar: 76 Nerden: istanbul
OFFLINE
|
Tarih: Sal Eyl 07, 2010 5:13 pm Mesaj konusu: |
|
|
dükkanımda oturduğum yerden sayenızde suriyeyı kalelerı şamı dolaştım .Valla emeğinize gezınize sağlık devamını merakla bekliyorum |
|
Başa dön |
|
 |
Sponsor Linkler
|
Tarih: Mesaj konusu: |
|
|
|
|
Başa dön |
|
 |
hasan17 Tecrübeli Üye


Kayıt: Jan 01, 2007 Mesajlar: 289 Nerden: çanakkale biga
OFFLINE
|
Tarih: Pts Eyl 13, 2010 10:57 pm Mesaj konusu: |
|
|
6.GÜN ( 27 Mayıs 2010-Perşembe )
Bugün planda, Şam'ı gezdikten sonra Busra, sonrasında Ürdün'e geçip Madaba'ya ulaşmak var. Bugünkü planda da Busra'yı atlamak zorunda kaldık. Burayı dönüş yoluna bıraktık. Nitekim buraya da geldik ama, aması var. Günü gelince anlatırım. Bugün yaptığımız toplam km 246. Rotamızı harita üzerinde gösterirsem;
** * *
Gelelim günlük rapora; Otoparkı var diye anlaşıp kaldığımız otelde odamızın kapısı saat 06:00 civarı çalınıyor. Hayırdır deyip açtığımızda, motorlarımızı park ettiğimiz yerden almamız gerektiğini öğreniyoruz. Tabi resepsiyondaki görevli değişmiş ve biz otopark için anlaşarak kaldık desekte fayda etmiyor. Zaten fayda edecek bir durumda yokmuş, sonradan anlıyoruz ki bu park alanı otelin hemen yanında bulunan adliye sarayının park yeriymiş. Yani motorlarımız hakimlerin, savcıların park yerindeymiş...
Söylene söylene iniyoruz resepsiyona. Yakınlarda park soruyoruz. Hasan Abi bir keşif yapayım diyor, 10 dakika sonra geliyor. Yakında bir otopark bulmuş. Atlıyoruz motorlara gidiyoruz. Sabahın körü olduğundan caddeler bomboş. Otoparkta her motor için 1 araba ücreti istiyorlar. Oysa 5 motor 3 arabalık yere sığıyor. Neyse birde bunlarla uğraşmayalım deyip bırakıyoruz . Sabah otoparkın ve caddelerin durumu;
** * *
Yürüyerek otopark-otel arası çok yakınmış. Tekrar otele dönüyoruz ama uyuyacak bir durum kalmadı. Eşyaları toplayıp gezmeye karar veriyoruz. Hasan Abi her yerde olduğu gibi otelde de bulunan Hafız Esat'ın portresiyle poz veriyor. Sanki bir akrabalık var gibi
Sabah kahvaltısına taze sıkılmış meyve suyu ile başlıyoruz. Giden herkese bu dükkanlara uğramasını tavsiye ederim. Günün her saatinde ( hele sıcağı da düşünürseniz ) süper takviye oluyor.
Biz meyve sularımızı içerken karşımızda duran motosikletli polisi izliyoruz. Bu çizmeleri niye giydiklerini düşünürken ( koruma özelliği olduğunu falan düşünmüyorum ) sebebini canlı olarak görüyoruz. Çevirdiği bir taksiciye ceza yazıyor. Ceza makbuzu ve kalem botların içinden çıkıyor...
* * ***
Burada ilginç durumlarla her an karşılaşabiliyorsunuz. Meyve suyu içitiğimiz dükkanın hemen yanında bir kasap var. Ama etler buzdolabında değil, hemen camın arkasında duruyor. Açıkçası görüntü de çok hoş değil;
Hamidiye Çarşısı ve Emevi cami etrafını gündüz gözüyle görelim diyoruz. Kasaptan ı 30 metre ayrılmadan bir dükkana malzeme getiren aracı görüp fotoğraflıyoruz. Aracın yürümeye mecali yok ama hala iş yapıyor Arkadaşlar bu tür araçlar Suriye trafiğinde çok fazla.
** * * *
Hamidiye Çarşısında dükkanlar henüz açılmamış;
Emevi Cami'nin önüne geliyoruz. Orası da daha ziyarete açılmamış. Avlunun önünden bir kaç poz alıp arka sokaklarda kahvaltı için ilerliyoruz;
** * *
Hasan Abi motosikletinin düşen nazarlığı için yenisine bakıyor;
Akşam gördüğümüz mekanda nargileciler sabahtan çekmeye başlamış
** * * *
Düzgün bir yerde kahvaltı yapalım diyoruz ama restaurantlarda kahvaltı yok.
Biraz daha ilerliyoruz. İlginçtir, daha önce Google-Earth 'da Şam fotolarına bakarken gördüğüm tarihi Citroen marka arabaya rastlıyoruz
** * ** *
Daha da içlere doğru ilerliyoruz. Yıkılmak üzere olan eski evleri görüyoruz;
Kahvaltı edecek düzgün bir yer bulamayınca ayak üstü yenen yerlere geri dönüyoruz. Hepsinden birşeyler alarak tatlarına bakıyoruz;
** * **
Bu bölgede okullar var ;
** * * * *
Emevi caminin tekrar önüne geliyoruz. Cami ziyarete açılmış;
Emevi Camii Şam ile bütünleşmiş, hem Müslümanlar, hem de Hıristiyanlar için kutsal bir mekan. Cami M.Ö.1 yüzyılda Romalılar tarafından yapılan ve kalıntıları hala duran bir tapınağın yanında bulunan bulunan Aziz Yohannes ( Hz. Yahya ) kilisesinin üzerine yapılmıştır. Caminin içinde Hz.Yahya peygamberin türbesi mevcuttur. Yan taraftaki yapının içinde ise Peygamberimizi torunu Hz. Hüseyin'in kesilerek şehit edilen başı bulunmaktadır. Caminin 3 minaresi mevcuttur. Bunlardan en meşhuru beyaz minare olarak bilinen minaredir. Hz.İsa Peygamberin dünyaya bu minareden döneceğine inanılıyormuş.
Camiye giriş Müslüman olmayanlara ücretliymiş. Görevli Türk olduğumuzu anlayınca geçin diyor. Axel ve Andreas da arada kaynıyor.. Aklınızda bulunsun;Camiye gireceğiniz zaman ayakkabılarınızı koymak için yanınıza bir poşet veya çanta alın.
Caminin avlu bölümünden fotolar;
** * * *
Avluda Abbasilerden kalma hazine kubbesi var;
Avluda ve camide çok fazla Şii mezhebinden Müslümanlar vardı;
Zemin tamamen mermer ile kaplı.
** * * *
Sıra caminin içinde. Caminin yapısı bildiğimiz camilere göre biraz farklı. Eni kısa olan dikdörtgen bir yapıya sahip. İçi ve tavanları gerçekten çok güzel. Ayrıca 4 mezhep için ayrı mihrap var. Caminin içinden görüntüler;
** * *
Yahya Peygamberin türbesi. Camekanda ufak bir bölüm açıktı. Sanırım gül yağı ile içerisini kokulandırmışlar. O bölümden çok güzel bir koku yayılıyordu ;
** * * *
Farklı mihraplar;
Şii'ler ağıtlarla ağlıyorlardı. İlginçtir ağıtlarının içinde epey Türkçe kelime vardı.
** * *
Ve bize çok ters gelen bir durum. Caminin içinde uyuyan insanlar;
** * * **
Caminin içinde konuşurken yanımıza biri geliyor. Türkçe konuştuğumuzu duyunca gelmiş. Aslen Halep'li olan ve Şam'da çalışan bir Türk. İsmi Mehmet. İzinli günündeymiş. Kendisine cami ile ilgili sorular soruyoruz. Sağ olsun bildiği kadarıyla cevaplıyor. Ve o dakikadan sonra Şam'da bizim gönüllü rehberimiz oluyor. Kendisine ne kadar teşekkür etsek azdır. Bizi Hz. Hüseyin makamına götürüyor. Burası avlunun içinde caminin yan tarafında bulunan bir yapı. Çok kalabalık bir mekan. Girişte Hz. Hüseyin’in Kuranı Kerim okuduğu bölümden geçiyorsunuz;
Köşeyi dönünce Hz. Hüseyin'in mübarek başının olduğu bölüm;
** * *
Tekrar avludayız. Mehmet bizi caminin hemen yanında bulunan Türk Şehitliğine ve büyük İslam komutanı Selahaddin Eyyubi'nin türbesine götürecek;
Avludan çıkmadan önce camekan bir bölümde sergilenen eski bir kağnı arabasını fotoğraflıyoruz. Sanırım burada kullanılan mermerleri taşımada kullanılmış;
* **** * *
Selahaddin Eyyubi’nin türbesi ile 1914'te İngilizlere karşı savaşırken şehit olan askerlerimiz yan yana. Zaten türbe Yavuz Sultan Selim tarafından, Şam'ın fethinden sonra yaptırılmış. Yani bir Osmanlı eseri. Kudüs'ü Haçlılardan kurtaran Selahaddin Eyyubi'nin türbesinindeyiz;
Sonra da şehitlerimizi ziyaret edip onlar için dua ediyoruz;
** * * *
Saat 12:00'de otelden çıkmamız lazım ve yaklaşık 1-1,5 saat vaktimiz var. Mehmet bu süre içinde görmek istediğimiz noktalara gidebileceğimizi, hepsinin yürüme mesafesinde olduğunu, bizi götürebileceğini söylüyor. Bu çok güzel oluyor. Hemen Mehmet'in peşine takılıyoruz. Önce kısa bir mesafe yürüyoruz. Bu sırada kameralarımıza takılanlar;
Eyyubi'nin heykeli;
Çok kısa bir mesafe ama biz taksiye bineceğiz.. Zaten taksiler sudan ucuz. Gerçi Mehmet bize onu da ödetmedi ya. Mehmet taksi bekliyor;
Taksiler çok janjanlı…
** * * *
Taksiden Şam manzaraları;
Taksiden iniyoruz. İniyoruz ama bindiğimiz yer 600-700 metre ileride, görüyoruz.. Ters yön olduğu için biraz dolaşmışız. Sorun yok nasılsa taksiler sudan ucuz...
Yine komik polisler;
** ***
Şam tren garına gidiyoruz. Şu an kütüphane olarak hizmet veriyor. Zamanında Osmanlı Hicaz demiryolu için çok önemli bir istasyonmuş. Hatıra için önünde bir lokomotif duruyor;
Burada da bir hatıramız olsun
** * * * *
Çok takılmadan Süleymaniye Külliyesi'nin olduğu yere gidiyoruz. Burası da çok yakın. Yürüyerek 5 dakika. 1554 yılında Kanuni Sultan Süleyman tarafından Mimar Sinan'a yaptırılmış. Bir başka özelliği ise Kanuni'nin son akrabaları burada yatıyor olması. Yani son padişah Vahdettin ve ailesi.
Vaktimiz iyice azaldığı için külliyeyi dışarıdan görmekle yetiniyoruz. Önünde büyük bir havuz var;
Özel izinle girildiğini öğrendiğim Vahdettin ve ailesinin mezarlarının olduğu bölüme geliyoruz. Burada görevli bir amca var. Mezarların ve behçenin bakımını yapıyor, gelenleri gezdiriyormuş. Biz gittiğimizde içeride 10-15 kişilik bir Türk grup vardı ve kapı açıktı. Biz de aralarına karışarak gezdik. Görevli her mezarı tek tek tanıtıyor.
İşte son padişah Vahdettin'in mezarı. İlginçtir, damatlarının ve pek çok akrabasının mermer işlemeli, gösterişli mezarları varken Vahdettin'in ki çok sade. Görevliye sordum, vasiyetinin bu şekilde olduğunu söyledi. Buranın tüm masrafları Türkiye Cumhuriyeti tarafından karşılanıyormuş;
** * * *
Hızlı bir şekilde otele dönüşe geçiyoruz. 12:00'de odayı boşaltmamız lazım. Mesafe yakın olduğu için yürüyoruz. Sanırım şerbet gibi bir şey satan bir Suriye'li;
Hamidiye çarsının girişi;
Oteli boşaltıyoruz. Park yüzünden problem yaşadığımız yetmiyormuş gibi şimdi bir de ücret konusunda sorun çıkarıyorlar. Axel ve Andreas 3 kişilik odada kaldıkları için o yatağında parasını istiyorlar. Anlaşmamız böyle değildi desek te çözüm olmuyor. Pasaportlar onlarda... O yatağı da ortaklaşa ödüyoruz. Eşyalarla motorları bıraktığımız otoparka gidiyoruz. Mehmet sağolsun eşyaları taşımamıza yardımcı oluyor. Sabah bomboş bıraktığımız otaparkın durumu;
Bu motorlar buradan nasıl çıkar diye düşünüyoruz. Görevliler çok rahat, "One minute" diyorlar gülerek. Tabi biz oranın açılacağına hiç kanaat getirmediğimizden motorları tek tek kaldırımın üstüne çıkarıp işimizi çözüyoruz. Şimdi asıl sorun Şam'dan çıkıp Ürdün sınırına doğru gitmek. Mehmet, Levent'in arkasına biniyor ve bizi şehir çıkışına uygun bir yere kadar götürüyor. Taksi parasını vermek istiyoruz ama kabul etmiyor. Dönüşte Halep'te bizi köyünde misafir etmek istiyor. Tabi bu planı o anda yapmak çok zor olduğundan kendine çok teşekkür edip ayrılıyoruz. Böyle insanların varlığını bilmek güzel bir duygu.
** * *
Şam’dan çıkıyoruz. Plana göre Ürdün’e geçmeden önce Busra’ya uğrayacaktık ama vakit problem olacağından bundan vazgeçiyoruz. Busra’yı Ürdün dönüşüne bırakıyoruz. Büyükçe bir benzin istasyonunda mola veriyoruz. İçinde hediyelik eşya olan bir istasyona ilk defa denk geliyoruz. Molalarda motorlardan önce kendimize yakıt alıyoruz. Malum; bu sıcakta kendi motorlarımız su kaynatmak üzere ,
Benzin istasyonlarında ellerinde kahvelikleriyle mıhra satanlar var. Gerçi direkt satış değil. İkram edip “Bahşiş, bahşiş” diyorlar. İlginç olan ellerinde 2-3 fincan var ve siz fincanı geri verdiğinizde en alta koyup üsttekinden dağıtmaya devam ediyor. Tur devam ediyor Fincanları yıkama yok. Bu arada bizden birçok markayı üç ülkede de gördük;
** * **
Sonunda sınır kapısına ulaşıyoruz. Sınırlar gerçekten can sıkıcı ama yapacak bir şey yok. Suriye’den çıkıyoruz.
İşte Ürdün kapısındayız;
Burada Esad ailesinin yerini Ürdün Kralının ailesi alıyor;
Ürdün sınır kapısı daha farklı geliyor bize . Daha derli toplu ve bakımlı.
Burada 3 kuşak var ;
Dede Kral;
Baba Kral ;
Oğul Kral ( sanırım daha prens ) ;
** * * *
Giriş çıkışlarda hep para ödüyoruz. Yanlış hatırlamıyorsam Ürdün’e girerken 9 Ürdün dinarı sigorta için, 20 dinar da giriş için para veriyoruz. Aşağıdaki fotoğrafta sigorta paralarını ödedikten sonra yan binaya geçmiştik ki arkamızdan “Honda, Honda” diye seslenerek geldiler. Beni arıyorlardı. Hayırdır diyoruz. Benim 9 dinarı vermediğimi söylüyorlar. Nasıl olur derken büroya geri döndük. Kasalarında 9 dinar eksik varmış. En son da ben işlem yaptırdığımdan benden para almadıklarını söylüyorlar. Tabi bunu kabul etmedim. Verdiğim 10 dinardan sonra verilen 1 dinarı gösterdim. Zaten cebimde başka dinar da yoktu. Kameralarınızı inceleyen dedim. Tabi o zaman sustular. Biz de çektik gittik. Kabullensek bir sigorta parası daha alacaklar… Bu arada Ürdün dinarı yaklaşık 2.18 TL.
Ürdün’e girerken çok hafif yağmur çiseliyor. Yağmur hep peşimizde Ürdün’de ilk fotolarımız;
** ** *
Hedef Madaba. Ürdün’de yol almaya başlıyoruz. Burada araçların kalitesi değişti. Suriye’deki eski püskü arabalar yok. Gayet güzel araçlar var. Fakat burada hiç motosiklet göremiyoruz. Araştırmalarım sırasında okumuştum; kral ülkede motosikleti yasaklamış. Sadece izin verdiği belli bir zümre varmış motosiklet kullanan. Anlayacağınız yolların kralı da biziz . Suriye’den farklı bir konuda çok sayıda radar vardı yollarda.
Ürdün’den ilk benzinimizi alıyoruz. Benzin fiyatı 0,69 dinar. Burada benzin istasyonları da güzel. Yiyecek içecek bulabiliyoruz;
Biraz atıştırma molası,
Toz bulutundan güneş ay gibi görünüyor;
** * * **
Amman’ın içine girmeden Madaba’ya ulaşalım diyoruz ama mümkün olmuyor. Ucundan da olsa trafiğe bulaşıyoruz. Gerçi böylece Amman’ı da görmüş oluyoruz. Sora sora çıkışı buluyoruz;
Sonunda Madaba’ya ulaşıyoruz. Küçük bir yer. Otel soruyoruz. Levent’in sorduğu kişi Türkçe biliyor. Yine şansımız yaver gidiyor. Ermeni asıllı bu kişi bize aracıyla eskortluk yapıyor ve bildiği otele götürüyor. Yüzme havuzlu bu otelde kahvaltı dahil adam başı 20 dolara anlaşıyoruz. Bize yol gösteren arkadaşa teşekkür edip bir hatıra fotoğrafı alıyoruz,
Otel odamız ve havuz;
** * **
Duşumuzu aldıktan sonra yemek için dışarı çıkıyoruz. Otelin karşısında içki dükkanını görünce bizimkiler direkt içeri dalıyor,
Levent berberleri teftiş ediyor
Kim olduğunu öğrenemediğimiz bir zatın heykeli;
** * * * *
Axel bize bugünün Andreas’ın doğum günü olduğunu söylüyor. Biz de Anderas’a çaktırmadan küçük bir pasta ve mum alıyoruz. Birşeyler atıştırmak için bir kafeteryaya oturuyoruz;
Sonrasında sürpriz pasta geliyor. Andreas o kadar mutlu oluyor ki bunu gözlerinden okuyabliyorum;
,
Levent’in karnı doyunca sıra nargileye geliyor;
Bu günün yorgunluğu havuzda çıkar diyoruz ve geceyi otelin havuzunda noktalıyoruz;
Yarın sabah Musa Peygamberin dağı olan Nebo dağından gezmeye başlayacağız. Dinlenmek için odalarımıza çekiliyoruz. |
|
Başa dön |
|
 |
hercul3367 Tecrübeli Üye


Kayıt: Oct 07, 2008 Mesajlar: 443 Nerden: mersin/BOZYAZI
OFFLINE
|
Tarih: Sal Eyl 14, 2010 10:28 am Mesaj konusu: |
|
|
hasan süper bir geziye imza atmışsınız tebrikler
bizlerde gezmişolduk.
ilk yurdışı gezisi olarak suriyeyi düşünüyorduk
tecrübeleriniz bizim için faydalı oldu. _________________ Bahar bulaştı ya hayata, ağaca, suya, içimde öyle bir seyahat kımıldıyor ki, diren
direnebilirsen.Yüreğim bavulunu toplamış çoktan; ruhum sırtlamış çantasını."Uzaklar" çekiyor
içimdeki seyyahın tasmasını.
[img]http://i885.photob |
|
Başa dön |
|
 |
__face__ BMW Grubu


Kayıt: Apr 11, 2006 Mesajlar: 5500 Nerden: Bandırma
OFFLINE
|
Tarih: Sal Eyl 14, 2010 8:05 pm Mesaj konusu: |
|
|
hasan17, sana ve Ekip arkadaşlarına sonsuz teşekkürler...
Muazzam bir rapor, harika paylaşım...
10 numara kelimelere gerek yok...
Tekerinize, elinize ve gönlünüze sağlık...
TDMerhan demiş ki: |
Harikaa olmuş , Çok özendim yaa..Şubat ayında nasipse Zafer'le birlikte bizde gidiyoruz.. |
Bak bak bak.... ciddi mi Kardeşim benim yaa bak cidden çok sevindim...
Ama bnir davet etseydiniz ya olm yaa... Bellimi olur....
Çok özledim sizleri... _________________ ...der __face__
Feyzhan
ÖZTÜRK
545 401 45 46 |
|
Başa dön |
|
 |
YYUCE Tecrübeli Üye


Kayıt: Jun 17, 2009 Mesajlar: 320 Nerden: İSTANBUL / Sultanahmet
OFFLINE
|
Tarih: Sal Eyl 14, 2010 9:04 pm Mesaj konusu: |
|
|
Güzel paylaşım için hepinize teşekkür ederiz, kaynak alınabilecek nitelikte bir gezi olmuş. |
|
Başa dön |
|
 |
|
|
|
Bu forumda yeni konular açamazsınız Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız
|
|
|