Endurocu.Com

         
 

 

 
         
  |  Giriş  |  Hemen Üye Ol    

 
  www.endurocu.com :: Başlığı Görüntüle - Bartın - Amasra Gezisi

 Sıkça Sorulan SorularSıkça Sorulan Sorular   AramaArama   Motosiklet GruplarıMotosiklet Grupları   HesabınızHesabınız   Özel Mesajlar (PM)Özel Mesajlar (PM)   GirişGiriş 

Bartın - Amasra Gezisi
Sayfa 1, 2, 3  Sonraki
 
Yeni Başlık Gönder   Cevap Gönder    www.endurocu.com Forum Ana Sayfası -> Geziler/Toplantılar
Önceki başlık :: Sonraki başlık  
Yazar Mesaj
TA6B
Yamaha Grubu
Yamaha Grubu


Kayıt: May 31, 2004
Mesajlar: 4276
Nerden: Amisos
OFFLINE

MesajTarih: Prş Tem 01, 2004 11:26 am    Mesaj konusu: Bartın - Amasra Gezisi Alıntıyla Cevap Ver



Selam Arkadaşlar,

25-26-27 Haziran 2004 tarihleri arasında 4. EnduroClub Şenlikleri için kolları sıvadık ve 5 motor (7 Kişi) Samsun'dan yola çıktık. 26 Haziran sabahı saat 07:00'da Honda Karot'un önünde buluşuldu ve motorlarımızın depoları dolduruldu. Amacımız hem festivale katılmak hemde bahane ile Safranbolu'yu ziyaret etmekti. Kastamonu - Karabük ve Bartın'a daha önce hiç gitmemiştim ve çok merak ediyordum. Özellikle de tarihi zenginliklerini... Birgün önceden beni heyecan sardı ve sabahı zor bekledim.

İşin duygusal tarafı bir yana dursun, gurup arkadaşları ile son kontröller yapıldı ve Sinop'a doğru yola çıktık. Engiz - Bafra yolu üzerinden Alaçama doğru gidip yolda hazır ve nazır bekleyen Semih arkadaşımızı da aldık. Hava açık ve pırıl pırıl güneşliydi. Sinop yolu motorlar için virajlara doyum olmayan çok keyifli bir yoldur. Özellikle Kanlıçay'dan sonra başlayan muhteşem doğa ve çam kokuları sizi büyüler... Sabah erken saatlerde trafik yoğun olmadığından dolayı daha da keyifli hale geliyor! Normalde Samsun - Sinop arası motorsiklet ile 2,5 saatlik bir yoldur ancak verdiğimiz sigara molaları bizi biraz daha oyaladı. Bu arada deklanşörümüze de basmayı unutmadık tabii Laughing



Gurubun sevimli ikilisi KLR650 ile Dr.Arda ve Dilek, NX400 ile İsmail vardı.



İsmail'im NX400'ünü 1 hafta oldu alalı. Sevinçten zıplayacak neredeyse. Üstelik uzun yola ilk defa çıkıyor. O bizlerdende heyecanlı ehehehe... Ağzı kulaklarına varıyor neredeyse Very Happy



Benim makine doldurduğum çanta ve aldığım yüklerle resmen otobüse döndü. XT600 normalde 168 Kg gelmesine rağmen son şekliyle 250 Kg'ı buldu. Benim için sorun diil, tam tersine ağır makineleri daha çok seviyorum. Yola daha iyi oturuyo ve sürüş daha güvenli oluyo. Sol yan çantada doktorumun tıbbi malzemeleri var. Adam resmen yolda ufak bir ameliyat yapabilecek tüm takım taklavatı getirdi yanında. (Hani ne olur - ne olmaz diyerekten...) Koyacak yeri olmadığından dolayı ne varsa bana yüklediler... Twisted Evil







Gerze'ye yaklaşırken verdiğimiz kısa bir molada bizimkiler yolda kuçu kuçu görüp başlıyolar sevmeye.



İletişim süpperrrr valla... Hayvan halinden o kadar memnun ki neredeyse benide alıp götürün yanınızda dicek. Kuçu resmen Dilek'in kucağında mayıştı yemin ederim... Laughing



Uzun süre ayrılamadık bu sevimli misafirden. Bir ara seyahate onuda dahil etmeyi düşündük ancak kask ve kıyafet sorunu olduğundan vazgeçmek zorunda kaldık aman diim Rolling Eyes



Sonunda kahvaltı için Sinop şehir merkezine girip siparişleri vermişiz bekliyoruz. Meşhur Etliekmek - Gözleme ve sıcak çay hepimize iyi geldi gerçekten. Bu arada programda bir değişiklik oldu. Tahir, Orhan ve Semih sahil yolunu takip edeceklerini söyleyip Amasra'da buluşmak üzere yola çıktılar. Sahil yolu aşırı virajlı ve zorlu bir yol olduğu için (Özellikle İnebolu - Doğanyurt - Cide arası) biz onlara katılmadık... O yolu kullananlar iyi bilir ki motorunuzun vitesi asla 3'ü görmez. Hızınız ise zaman zaman 20 Km'ye kadar düşer. Tahir GSX R1100, Semih ise Hayabusa 1300 ile inat edip herşeye rağmen bu yolu denemek istediler. Muhteşem bir doğa ve atmosferin olduğu bu güzergahı bütün motorcuların bir kerecik denemesini tavsiye ediyoruz.. Eminiz ki tadı damağınızda kalacaktır!!





Sinop'dan ayrılıyoruz ve Ayancık yolu üzerinden Hanönü - Taşköprü güzergahını tercih ediyoruz. Her yer yem yeşil ve alabildiğince çam ormanı...



Hanönü Taşköprü arasındaki yayla evlerinin bulunduğu bu güzel ormanlık bölgeye hayran kaldık. Durup resim çekmemek çok ayıp olurdu.



Dinlenmek ve sigara molası için verdiğimiz bu ağaç gölgesi ilaç gibi geldi.



İnsan böyle bir yerde kolay kolay yaşlanmaz inanın. Mis gibi çam kokusunu ciğerlerimize çekiyoruz. Buz gibi kaynak sularından içiyoruz. Böyle bir manzarayı başka nerede görebilirsiniz Question Aslında vaktimiz müsait olsaydı bu köye inip insanlara "Merhaba" demek isterdim... Kimbilir belki de bu saatde evler boştur. Çoluk çocuk haricinde bir çoğu bahçelerde çalışıyor bir çoğuda hayvanları otlatıyordur eminim.



Kastamonu yakınlarında bir benzin istasyonunda ihtiyaç molası veriyoruz. Çardak altında çaylarımızı yudumlarken bahçede eski at arabası dikkatimi çekiyor. Hemen deklanşörüme basıyorum.



Araba olurda at olmazmı? İşte bunlarda bizim atlarımız... Hemide safkan Japon.. Hemide 40 beygirlik aloooooooo... Laughing



Bizimkisi TIR hastası, valla görünce eriyo. İlla fotoğrafımı çek deyince dayanamadım. Tır Benzin istasyonuna ait ama o kadar temizki en ufak çizik yok. Biraz Volvo reklamı gibi oldu ama idare edin artık Razz





Nihayet Kastamonu, İhsangazi, Araç, Karabük derken Safranbolu'ya ulaşıyoruz. Motorlarımızı sağlam bir yere çekip çarşıya iniyoruz. Her yer kalabalık ve alışverişe gelen insanlar var. Eski bir fırınından susamsız simit alıyoruz.



Bizimkiler "bir alışveriş bir fiş" felsefesiniden yola çıkarak ufak tefek hediyelik eşyalardan alıyorlar.



İşte alışverişe çıkmış Safranbolu'lu bir kedi görüyorsunuz Smile



Dar sokakları ve parke taşlı yolları tam bir nostalji. Yolun sağında ve solunda bulunan küçük dükkanlarda emekçi insanların kendi yaptıkları hediyelik eşyaları görebilirsiniz. Nereye bakarsanız bakın mutlaka bir tarih görüyorsunuz. Eski Camiler - Hamamlar - Türbeler vs vs...



Edindiğimiz bilgilere göre; Anadolu’nun kuzey batı kesiminde, Antik Devirde tarihçi Homeros’un İlyada destanında Paplagonya olarak geçiyor. Yörede sırası ile Hititler, Frigler, dolaylı yoldan Lidyalılar, Persler, Helenistik Krallıklar (Pondlar), Romalılar, Selçuklular, Çobanoğulları, Candaroğulları ve Osmanlılar egemenlik kurmuşlar. Safranbolu 1196 tarihinde Selçuklu Sultanı II.Kılıç Arslan’ın oğlu Muhiddin Mesut Şah zamanında Türklerin eline geçmiş. Tarihi süreç içerisinde ise 1213-1280 tarihleri arasında Çobanoğullarının, 1326-1354 tarihleri arasında Candaroğlullarının, 1354-1402 ve 1423 yılından itibaren de Osmanlıların egemenliğine girmiş.

Safranbolu, tarihi geçmişinde, en üstün ekonomik ve külüteril düzeyine Osmanlı döneminde ulaşmış. Kentin 17. yy da İstanbul-Sinop kervan yolu üzerinde önemli bir konaklama merkezi oluşu, bölgede ticaretin gelişimine olanak sağlayarak zenginleştirmiştir. Bu dönemde İstanbul ve Kastamonu ile yoğun ilişkiler yaşamış, Osmanlı devlet adamlarından bazıları kente önemli eserler bırakmışlardır.

Safranbolu geleneksel Türk toplum yaşantısının tüm özelliklerini yansıtan ve uzun tarihi geçmişinde yarattığı kültürel mirası çevresel dokusu içinde koruyan örnek bir kenttir. Sahip olduğu zengin kültürel mirası kent ölçeğinde korumadaki başarısı Safranbolu’yu “Dünya Kenti” ününe kavuşturmuş ve UNESCO tarafından “Dünya Miras Listesi”ne alınmıştır.

Tüm ülkede bulunan yaklaşık 50 bin kadar korunması gerekli Kültür ve Tabiat varlığının 1125’i Safranbolu’dadır. Bu zenginlik kenti bir Müze Kent halinle getirmiş, korumacılıktaki başarısı ise kente Korumanın Başkenti” ünvanını kazandırmıştır.

Kentin ününü oluşturan Safranbolu evleri 18.ve 19.yy.Türk toplumunun geçmişini, kültürünü, ekonomisini, teknolojisini ve yaşama biçimini yansıtan mükemmel mimarlık bilgisi ile yapılmışlardır. Yaklaşık 2000 geleneksel Türk evi bulunmaktadır. Bu evlerin 800 kadarı yasal koruma altındadır.

Geriye doğru 3000 yıllık tarihi geçmişe sahip olan Safranbolu pek çok uygarlığa ev sahipliği yapmış ve günümüze bir kültür zenginliği olarak ulaşmıştır. Özellikle Osmanlı döneminden kalma han, hamam, cami, çeşme, köprü ve eşsiz konaklar gelenlere hayranlık uyandıracak nitelikte.

1975 yılında Yüksek Anıtlar Kurulunun Safranbolu’yu kentsel sit ilan etmesi ile akademik düzeyde başlayan kente olan ilgi , zamanla ülkemiz sınırlarının dışına taşmıştır. 90’lı yılların başından bu yana küçük ve orta ölçekli turistik tesislerin oluşumu ile turizm ilçe ekonomisindeki yerini hissettirmeye başlamış, terk edilen konaklar, otel, lokanta gibi işlevlerle yaşama dönüştürülmüş, bozulan arnavut kaldırımları yeniden yapılmış, anıtsal eserler restore edilmeye başlanmış, kaybolmak üzere olan el sanatları turistik amaçla yeniden canlılık kazanmıştır.



El dokuması bu kilimlere hayran kalmamak elde değil inanın. O kadar çok vardı ki hepsini çekip burada yayınlamak isterdim ama mümkün olmadı...



Dükkanları gezerken emekçi bir dedemizi gördüm. İzin isteyerek hemen bastım deklanşörüme - hiç dayanamam... Bu resim karesi çok şeyi ifade ediyor! Dedemin yüzündeki tebessümü ve yılların yorgunluğunu görebilirsiniz. O yinede çok mutlu ve yarından umutlu bence. Bakın bu yaşına rağmen halen çalışıyor. Yaşını söylemeyeyim onuda siz tahmin edin artık.



Safranbolu çarşısından yukarı doğru çıkıp Hıdırlık Terasına doğru yol alıyoruz. Manzar mükemmel ve büyülenmemek elde diil. "Bir poz vereyimde çekin beni" diyorum. Allah razı olsun Very Happy

Safranbolu’yu ülkemizde ve dünyada ön plana çıkaran en önemli unsur geleneksel Türk mimarisi tarzındaki Safranbolu evleridir. Bu evler bir yandan kentsel konumlarıyla diğer yandan mimarileriyle dikkate değerdirler. Başka bir anlatımla Safranbolu Evleri yüzlerce yıllık bir süreçte oluşan Türk kent kültürünün günümüzde yaşamaya devam eden en önemli yapı taşlarıdır.

Evler Safranbolu’nun iki ayrı kesiminde gruplanmış durumdadır. Birincisi “Şehir”(Çarşı ve Kıranköy) diye bilinen ve kışlık olarak kullanılan, ikincisi “Bağlar” diye bilinen ve yazlık olarak kullanılan kesimdir. Hemen hemen herkesin bir kışlık bir de yazlık evi vardır. Yöre halkı kışın şehirdeki evinde yaşar ve yazın havaların ısınmasıyla Bağlardaki yazlık evine göçer. “Çarşı”da üretim ve ticaret hayatı yazın da aynen sürer.

Safranbolu evinin boyutu ve biçimini belirleyen üç temel unsurdan söz edilebilir: Çok nüfuslu büyük aile yapısı, yağışlı iklim, kültürel ve maddi zenginlik. Safranbolu evlerinin “çevreye saygılı” olarak tasarlandığı günümüz mimarlarınca sıklıkla vurgulanır. Doğa-insan-ev; sokak-ev, sokak-çarşı ilişkileri son derece düzenli ve dengelidir. Çevreye olduğu kadar komşuya da saygı egemendir. Hiç bir ev diğerinin görüşünü engellemez. Kısacası Safranbolu’da “görünüm hakça paylaşılmıştır”.

Akla ve insana dönük olarak fonksiyonel bir biçimde tasarlanan evlerin yapımında taş, kerpiç, ahşap ve alaturka kiremit kullanılmıştır. Evin oturtulduğu arsa ne şekilde olursa olsun üst katlarda uygun geometri mutlaka sağlanmıştır. Bahçeler sokaktan taş duvarlarla ayrılmıştır. Çift kanatlı büyükçe kapılarla bahçeye, bazen de doğrudan eve girilir. İhtişamı daha kapıda görmek mümkündür. Harem-selâmlık geleneğinin bir sonucu olarak bazı evlerin çift girişi bulunmaktadır.

Evin girişinde zemin katta “hayat” vardır. Bu bölüm eğer taş kaplıysa “taşlık” adını alır. Burada ışık almayı sağlayan ve aynı zamanda odunların dizilerek hava akımıyla kurutulduğu ahşap kafesten “gliste” mevcuttur. Zemin katlarda ayrıca ahırlar, büyük kazan ocakları ve ambarlar bulunur.

Üst katlara ahşap ustalığının üstün örneklerini sergileyen merdivenlerle çıkılır. İkinci kat diğer katlara göre daha basıktır. Bu katta gerektiğinde yatak odası olarak da kullanılabilen bir mutfak bulunur. Mutfak ile selamlık arasında yemek servisinde kullanılan silindirik bir ahşap dönme dolap yer alır. Gündelik yaşam orta katta geçer. Soğuk kış günlerinde bu katın ısıtılması daha kolay olur.

Üçüncü kat Safranbolu evinde mükemmelliğe varılan noktadır. Bu katta tavanlar daha yüksektir. Odalara sekiz kenarlı bir çokgenden oluşan“sofa”nın (çardak) daha kısa olan dört çapraz kenarından açılan kapılardan girilir. Odaların giriş kapıları köşelerdedir ve giriş kapılarında oda ile doğrudan teması kesen özel ahşap paravana düzeni bulunur. Sofalar ve odaların tavanları ahşap süslemelerle kaplıdır. Her odada sedir düzeni ve çoğu zaman ocak vardır. Oda yan duvarlarında ahşap dolaplar ve sergen yer alır. Odaların her biri bir çekirdek aileyi ya da bir aile yakınını barındırabilecek tüm unsurlara sahip, bağımsız birim olarak tasarlanmıştır. Bu doğrultuda her odada ahşap dolapların (yüklük) içerisinde bugünün duş kabinlerini andıran gusülhaneler mevcuttur.

Safranbolu evlerindeki çıkmalar, evin dış görünümünü tek düzelikten kurtardığı gibi, bu çıkmaların yanlarında yer alan pencereler sedirde oturanların sokağı baştan başa görmesine olanak sağlar. Sofalarda, eyvanlarda ve odalarda zaman zaman kalemişi süslemelere rastlanır. Evlerin pencereleri çok özel biçimde tasarlanmış olup dar ve uzuncadır. Ahşap kanatlı pencerelerde ayrıca “muşabak” denilen kafesler bulunur. Pencere sayıları oda büyüklüğüne göre değişmekle birlikte genellikle fazladır. Bu hem içten geniş bir görünüm sağlar, hem dıştan evin görünümüne güzellik kazandırır.

Evlerin sokak cephelerinde ev içlerinde, bahçelerde, sokaklarda çeşmeler vardır. Şehirde su kültürü, dönemine göre oldukça ileridir. 5 km mesafeden ve tarihi İncekaya Su Kemeri’nin üzerinden şehre su getirilmiştir. Bir kısım büyük konaklarda havuzlu odalar bulunmaktadır. Havuzlar büyük hacimli ve insan boyu derinliktedir. Havuzlar bazı konaklarda selamlık köşkü denilen bahçe içindeki bağımsız binalarda yer almaktadır. Bahçelerde havuz ve kuyular (Bağlar’da) yoğunluktadır.




Arda ve Dilek Hıdırlık Terasından poz verdiler. Burası Türklerin Safranbolu’ya geldikleri vakit konuşlandığı yerdir ve açık namazgah şeklindedir. Yağmur duası ile hıdırellez kutlamaları burada yapılırmış. Üzerinde Köstendil Kaymakamı Hasan Paşa’nın Türbesi (1845), iki namazgah, Hızır (Hıdır) Paşa’nın makamı /mezarı ile Kurtuluş Savaşı kahramanlarından Dr. Ali Yaver Ataman’ın (1955) anıt mezarı bulunmaktadır. Tepeye iki noktadan giriş ve çıkış vardır. Safranbolu'ya gidipde buraları görmemek olurmu hiç...









Geze geze bitap düştük ve ayaklarımıza kara sular indi. Hava sıcakmı sıcak güneş tam tepede. Ter su içinde kalmışız ama değdi doğrusu. Bartın'a doğru yola çıkmadan önce biraz dinlenelim terimizi kurutalım istiyoruz. Smile



Sonunda akşama doğru kamp alanına varıyoruz. Tahir, Orhan ve Semih bizden 1-2 saat önce varmışlar. Yollarda bizim kadar oyalanmadıkları belli, biran önce varma telaşını iyi bilirim. Ama bizi bozar Wink Hemen yüklerimizi boşaltıp çadırlarımızı kuruyoruz.







Kamp alanı motor kaynıyor, ben diim 150 siz diin 200 motor var. Bu arada gelip gidenler de cabası. Kimi şehir merkezine alışverişe gidiyor, kimide gezmeye çıkıyor. Tanıdık yüzleri görüyorum. Sohbetler ediyoruz. Trabzon Motor Klübünden arkadaşlar da var.



Dönüş yolunda Bartın'a tekrar uğruyoruz. Opet istasyonunda çaylarımızı içip güzergahı belirliyoruz. Bu kez Karabük - Ovacık - Ilgaz güzergahından Tosya yoluna inmeyi tercih ediyoruz. Yolun biraz uzun fakat temiz olması geziyi daha da keyifli hale getiriyor...



Osmancık yolunda şiddetli bir yağmura yakalanınca Merzifon'a kadar zor geliyoruz. Aşağı yukarı 200 Km boyunca sağnak yağmur altında motor kullanmak bizi yoruyor. Akşam saatlerinde fazla riske girmemek için Merzifonu 5 Km geçince bir motelde geceyi geçiriyoruz. Bütün bir gece şiddetli yağmur yağdı ve gece yorgunluktan nasıl uyuduğumu hatırlamıyorum bile. Sabah saat 06:00'da tekrar yola düşüp Samsun'a doğru geliyoruz. 100 Km'lik mesafeyi güneşli ve açık bir havada gerçekleştiriyoruz. Tek üzüldüğüm konu sabah erkenden Motelden ayrılırken ehliyetlerimizi ve kimliklerimizi resepsiyonda unutmuş olmamız. Allah'dan yolda Radara vs girip Trafik Kontrollerine yakalanmadık. Bir ara gidip ehliyetlerimizi kurtarmamız lazım yoksa ayvayı yediğimizin resmidir!!



Nihayet Samsun'a 15 Km kala yaklaşırken Havana Dinlenme Tesislerine kapak atıyoruz.



"Tilkinin dönüp dolaşacağı yer kürkçü dükkanıdır..." misali bizde ayaklarımızı memleket topraklarına basıyoruz.



Bu gezi sezon başında ilaç gibi geldi bizlere. Şimdi sırada Emok'un düzenlediği Kütahya Festivali var. Bir terslik olmazsa orayada gitmek istiyoruz. Gidecek arkadaşlara şimdiden iyi yolculuklar diliyorum.

Farınız ve yolunuz açık olsun!!!

Sevgilerimle...


"Her Yolculuk Yeni Bir Maceradır......"


_________________
Gökşin Y.KIVANÇ
Honda CRF1000L Africa Twin & SYM Fiddle II 125
OSCAR | Golden Retriever


En son TA6B tarafından Çrş Tem 07, 2004 4:31 pm tarihinde değiştirildi, toplamda 2 kere değiştirildi
Başa dön
Kullanıcı profilini gör Özel mesaj gönder E-mail'i gönder Kullanıcının web sitesini ziyaret et Skype Adresi MSN Messenger
Sponsor Linkler







Tarih:     Mesaj konusu:

Başa dön
ADV
Katılımcı Üye
Katılımcı Üye


Kayıt: Jun 02, 2004
Mesajlar: 14
Nerden: İstanbul
OFFLINE

MesajTarih: Prş Tem 01, 2004 3:40 pm    Mesaj konusu: Alıntıyla Cevap Ver

Mükemmel bir gezi gerçekten. Yazı ve fotoğraflar harika çıkmış imrendim ve birazda katılamadığımdan dolayı üzüldüm. Safranboluyu o kadar güzel anlatmışsınızki yazınız tam bir dergilik olmuş. Bence bunu aylık çıkan Gezi Dergisine de yollamanız lazım.



Beni en çok etkileyen resimlerden biri de bu anlamlı fotoğraf oldu. Tebrikler!!!!!!!!! Herşey için teşekkürler
_________________
Levent Pınar
R1150 GS
Başa dön
Kullanıcı profilini gör Özel mesaj gönder
musti
Yeni Üye
Yeni Üye


Kayıt: Jun 02, 2004
Mesajlar: 2
Nerden: Kütahya
OFFLINE

MesajTarih: Prş Tem 01, 2004 3:54 pm    Mesaj konusu: Alıntıyla Cevap Ver

valla tum fotograflar harika hatta gezi 4x4 olmus ne yalan soliyim. oldum olası karadenizin yesiline hastayim ve sirf o yüzden bu yaz yillik iznimi alip uzun bir seyahate cikmayi planliyorum. safranbolu harika bir yer ama son 7 yildir hic gidemedim. mutlaka degisiklikler olmustur. bu geziyi kim organize tettiyse cani yurekten tebrik ederim ayrica yazilar mukemmel otesi Laughing

tesekkurler guruba
_________________
Mustafa Cakir
98 TA
Başa dön
Kullanıcı profilini gör Özel mesaj gönder E-mail'i gönder
TOSHI
Değerli Üye
Değerli Üye


Kayıt: Jun 04, 2004
Mesajlar: 59
Nerden: Samsun
OFFLINE

MesajTarih: Prş Tem 01, 2004 5:29 pm    Mesaj konusu: Alıntıyla Cevap Ver

valla süper bi gezi olmuş tebrik ederim ne yalan söyliim şu motor fobim olmasa ben de katılırdım size ... kör talih işte herşey gördüğüm kadarı ile harikaymış. bir daha ki sefere ben de bir bmc ile katılırım Confused


nasıl ama...PROFESYONEL..
Başa dön
Kullanıcı profilini gör Özel mesaj gönder E-mail'i gönder Kullanıcının web sitesini ziyaret et MSN Messenger
nazo
Katılımcı Üye
Katılımcı Üye


Kayıt: Jun 30, 2004
Mesajlar: 42
Nerden: Malatya
OFFLINE

MesajTarih: Prş Tem 01, 2004 7:28 pm    Mesaj konusu: Alıntıyla Cevap Ver

Gezi harika gorunuyor.. bayildim zaten cennet yurdumun her yeri ayri bir guzel degilmi?Bende Levent arkadas gibi resimdeki yasli adamin resminden etkilendim.Cok umutsuz ve yillarin yorgunlugunu tasiyor gibi neyse yolculuk cok guzel gecmise benziyor,devami gelir umarim..
Başa dön
Kullanıcı profilini gör Özel mesaj gönder
Hızlı Cevap
Kullanıcı Adı:


Very Happy Smile Sad Surprised Shocked Confused Cool Laughing Mad Razz Embarassed Crying or Very sad Evil or Very Mad Twisted Evil Rolling Eyes Wink Exclamation Question Idea Arrow Neutral Mr. Green
Seçenekler
Son Mesajı Alıntı Yap
 
Mesajları göster:   
Yeni Başlık Gönder   Cevap Gönder    www.endurocu.com Forum Ana Sayfası -> Geziler/Toplantılar Tüm saatler GMT +2 Saat
Sayfa 1, 2, 3  Sonraki
1. sayfa (Toplam 3 sayfa)

 
Forum Seçin:  
Bu forumda yeni konular açamazsınız
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz
Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız

   
 
 
Bilgi & Servisler

Foto Galeri



Etiketler

endurocu motosiklet enduro redbull

ikiteker haberler yarışlar geziler

motokros macera kamp festivaller

forumlar xfighters dragyarışları

motogp seatosky supermoto dakar

Twitter

Web sitemizde yayınlanan en son güncel haberler, makale ve duyurulardan anında haberdar olmak için tarayıcınızda anlık bildirimleri etkinleştirebilirsiniz. Bu ücretsiz bir servistir...

Bildirimleri Etkinleştirin

Copyright © 2004, Tüm Hakları Saklıdır

endurocu   endurocu   endurocu   endurocu   endurocu

Ana Sayfa   Üyeler   Yazarlar