Kaan Demirbaş Üye
Kayıt: Jun 03, 2004 Mesajlar: 1598 Nerden: Samsun
OFFLINE
|
Tarih: Pts Ekm 11, 2004 9:29 am Mesaj konusu: Deniz GÖKÇE 05/07/2001 tarihli köşe yazısı |
|
|
Arkadaşlar,
Bu köşe yazısını yeni okuduğumdan sizlerle paylaşmak istedim. Bahsi geçen konuların halen aynı olması ve bu konuda birşey yapılmaması hepimizi üzmektedir. Ancak yıl sonunda AB uyum yasaları çerçevesinde ehliyet alma konusunda bazı gelişmeler olacagı duyuruluyor ki bu duyurular geçen sene yılbaşından önce yapılmıştı. Umarım basit bir pazarlama hilesi değildir, herkes laiki ile ehliyetini alır ve cebine koyup trafikte güvenle seyreder.
Saygılar
Deniz Gökçe
Aman avcı vurma beni!
Son günlerde sapıttım, süresi biten uluslararası ehliyetimin yerine Türk motosiklet ehliyeti almaya karar verdim. Birbuçuk aydır bu iş için uğraşıyorum. Yurtdışına gidip bir günde yabancı ehliyetimin süresini uzatıp gelse idim, daha ucuza gelecekti ve daha çabuk olacaktı. Hele şu ehliyeti bir alayım, maceralarımı tefrika tefrika yazacağım ama, ehliyet mücadelemin bir de faydası oldu. Ülkemi daha iyi tanımış oldum.
Ehliyet almak için bir sürü evrakı tamamladıktan sonra bir özel kuruluşa müracaat ediyorsanız, onlar da size hem sürücülük öğretiyorlar, hem de yazılı bir sınav için hazırlıyorlar. Yazılı sınav için elli adet soruluk bir süro kitapcığı var. Kitapçıkta bu elli sorunun ellisinin de cevapları (çoklu seçmeli sınav) yazılı. Siz bu kitapçığı çalışıyorsunuz, arasından yirmi tanesini seçip soruyorlar, siz de bir cevap kağıdına doğru cevapları işaretliyorsunuz. Bu nedenle de yirmi dakikalık bir sınav yapılıyor.
Ben kırk yıldır motosiklet kullandığım ve uluslararası ehliyetim olduğu için bana motor sürmenin öğretilmesi gerekmiyordu. Sadece motor kullanma sınavına girmem gerekiyordu. Ama yazılı sınava girmem gerekiyordu. Geçenlerde evrakları tamamladım, tüm diğer vatandaşlar ile beraber yazılı sınava girdim. Sabah erken kalktım, elli soruyu okudum, öğrendim. Elli soruyu kabaca bir saat kadar çalıştım. Zaten soruların birçoğu salt mantıkla cevaplandırılabilecek kolay sorulardı. Sonra sınava girdim. Sınavda sağımda 45-50 yaşlarında kelli felli bir bey, solumda ise şık bir bayan oturuyordu. Ben on dakikada yirmi soruluk sınavı cevaplandırdım. Ama sağımdaki kelli felli bey ile solumdaki şık bayan sınavda yüksek sesle kopya çekiyorlardı. Sesleri o kadar yüksekti ki, ben de bütün verdikleri cevapları duyuyordum. Komiktir ki kopye verenin kopya alana verdiği kopya cevapların bir kısmı da yanlıştı. Gülsem mi ağlasam mı?
Birkaç gün sonra motosiklet kullanma sınavına gittik. Birden sınavda kopya çeken bay ile bayanın da orada olduğunu fark ettim. İnsanlar kendi motosiklet kullanma becerilerini sınav heyetine sergileme sırasını beklerken bol da sohbet vardı. Konuşmaları dinledim. Sohbette ortaya çıktı ki, sınavda kopya çeken bay bir tıp fakültesinde profesördü, kopya çeken bayan ise eşi idi, o da doçent doktordu. İki öğretim üyesi bir saat vakit ayıramadıkları ve çalışamadıkları için motosiklet sınavında kopya çekmişlerdi. Onbeş yaşında çocuk iken, yirmi yaşında delikanlı iken kopya çekmeyi anlarım da, motosiklet sınavında kazık kadar insanların, bir profesörün kopya çekmesini nasıl anlayacaktım ki?
Bizim en büyük özelliğimiz kurala ve kendimize saygımız olmaması. Türkiye'nin kuralı kuralsızlık. Yani kendine saygısızlık. Bu salt eğitimsiz, cahil, şanssız kimselerin içinde bulunduğu bir durum değil. Bizim için kuralsızlık, kestirmecilik bir genel toplumsal yaşam tarzı. Tümümüz için. Bu nedenle Öksüz, IMF'in kağıda yazdığımız, altına imza attığımız kuralları çiğnememize neden kızdığını anlayamıyor. Bir ömür böyle kurallara uymamak, imzanın gerektirdiğini yapmamak usulü ile yaşayıp sonra kurallara uymak, imzaya sadık kalmak aniden gerekince saçmalıyoruz.
Tam yazııy bitirmek üzere idim gazetede küçük bir haber dikkatimi çekti. İzmir'de belediye otobüsünde av tüfeğini kazayla ateşleyen avcı gözaltına alınmış. Ödemiş'ten Menemen'e avlanmaya giden 36 yaşındaki Ali Peker ruhsatsız tüfeği ile (dikkat tüfek ruhsatsız) ve tüfekle otobüse binmek yasak olduğu halde, otobüse binmiş, üstelik bir ara da kontrol amacı ile (kendi ifadesi) tüfeği kılıftan çıkartmış, yanlışlıkla da tetiğe basmış. Tüfek patlamış, saçmalar otobüsün tavanına saplanmış, şans eseri ölen veya yaralanan olmamış. Ali Peker Bey gözaltına alınmış! Ertesi gün çıkmış!
Enis Bey de birkaç güne kadar rahatlar, IMF birkaç güne kadar paraları verir nasıl olsa! Kural, imza gibi şeylerin önemi yoktur canım! Peki ya iki kriz? Onlar da hayatımıza renk katıyor tabii ki! _________________
950 Adventure |
|