Önceki başlık :: Sonraki başlık |
Yazar |
Mesaj |
Donald_Duck Kıdemli Üye
Kayıt: Jul 06, 2004 Mesajlar: 539 Nerden: New York
OFFLINE
|
Tarih: Cmt Eyl 25, 2004 4:24 am Mesaj konusu: Maine - ABD seyahati... |
|
|
Maine e seyahat...1. Kısım...
6 Eylül Pazartesi gününün ABD de “Labor Day” tatili olması dolayısı ile bir hafta işten izin almaya ve şidiye
değin bir türlü fırsat bulup ta gidemediğimiz Maine eyaletine bir seyahat planlamaya karar vermiştik. Üstelik
işin içinde burada üyesi olduğum Adventure Rider grubunun New Hempshire da düzenlediği kamp ve gezi de
vardı, ve zaten ona katılmak üzere Cuma günü de yola çıkma zorunluluğu doğunca iki planı birleştiriverdik.
Tamamen kamplı bir gezi olacağından 7of 9 ı istihab haddi sınırlarında yükledikten sonra tam teçhizat Pazar
sabahı yola koyulduk... Floridayı kasıp kavurmakta olan kasırga kuzeye dogru yola çıkmıştı, yağmur ve kötü
hava şartlarının er geç bizi yakalayacağını tahmin ediyordum.
Hava oldukça kapalı ve nemliydi, üstelik tatil dolayısıyla şehirden kaçış ve ağır trafik vardı pek zevkli bşr
olmayacağa benziyordu... Birazdan trafık tıkanıklıkları da başgösterince 95 no lu Freeway fikrinden vazgeçip
zaten bayıldığım yol olan Merrit Parkway a daldım.
Harıtadaki ok yönümüzü ve sarı boyadığım yol da rotamızı gösteriyor. 15 no lu yol bahsettiğim “Merrit Parkway”.
İşte bir iki resim bu yoldan...
1895 te ABD de toplam –yazı ile “dört”- otomobil varken bu sayı 1900 yılında 8000 e çıkıyor ve hızla artmaya
devam edıyor. Tabii bunu kaldıracak alt yapı yok ortada, yollar yetmez oluyor. Trafiğin en yoğun olduğu yer New
York civarı...burada 1907 de ilk “parkway” (Pky) inşaatı başlıyor. Bronx River Pky. Daha sonra kongre üyesi
Schuyler Merritt önderliğinde dünyanın ilk otoyolu olan “Merritt Pky” in temeli atılıyor.
O zamanlarda bütün yollar şehir ve kasaba merkezlerinden geçerken bu ilk “otoyol” yada Almanca tabiri ile
“autobahn” tamamen şehir-yerleşim merkezi dışından geçen ilk uzun yol oluyor. İlk başlarda çok garipsenmış
haliyle (şimdi bize çok doğal geliyor ama düşünsenize yerleşim bölgelerinden geçmeyen ilk yolun ne kadar
garip bir şey olduğunu) ama sonra herkes alışmış ve bütün dünyaca benimsenmiş, heryerde inşa edilir hale
gelmiş otoyollar.
Şu anda Merritt Pky eski rotası üstünde, sadece ticari olmayan otomobil ve motosikletler açık yaklaşık 130km
lik, 20.yy ın ilk dönem köprü ve viyadükleriyle süslü, tamamen ağaç örtüsü altında nefis bir yol.
Alt yapısı tabii ki zamane kamyonlarının yüküne ve alt geçitlerin-köprülerin yüksekliği devrin yine aynı araçların
yüksekliğine uygun değil. Tam bize göre yani...
Fotograflarda ahşap bariyerler dikkat ettinizmi? Onlar da dünyanın ilk otoyol bariyerleri. Hala korunuyor,
eskidikçe yine ahşap olarak onarılıyor...
Merritt Pky bittikten sonra da yol Boston istikametinde aşağı yukarı aynı karakterde devam ediyor...Bu
köprülerin hepsi bir sanat eseri aslında...
Daha sonra ara yollara (CR - Country Roads deniliyor) vurduk, daha yeşillik, daha çok viraj, daha çok
eğlence...ve tabii daha çok zaman...
Portsmouth, NH (New Hempshire) a vardığımızda artık hava kararmak üzereydi...şu gördüğünüz “Diner” tabir
edilen karakteristik Amerikan lokantalarından birine girdik.
Bunlardan bütün ABD de görmek mümkün. Bir zamanların mobil restoranları bunlar. Bir yerden biryere ilk
zamanlarda atlarla, daha sonraları traktör vb. muhtelif çekicilerle tasınırlarmış. Artık hareketli değiller. Çoğu
müzelik...
İşte bir başkası, Portsmouth da. 1900 yapımı. Gilley’s.
Artık yerine sabitlenmiş ama 1900-1940 arası atla çekilerek şehirde gezermiş. 1940 dan itibaren sadece
şehir meydanına çekilmeye başlanmış ve o günden itibaren her gün trafik cezası alarak Guiness rekorlar
kitabına dünyanın en çok trafik ceza makbuzu alan aracı olarak girmiş. Enteresan memleket...
Bendeniz, şefle beraber...Adama vegetaryen sandöviç yaptırdımya, ölsem de gam yemem...
Haritada Portsmouth u görüyorsunuz...ilk gece orada kaldık.
Size Portsmouth dan bir kaç resim...
Yarın sabah Maine e gireceğiz, bakalım bizi neler bekliyor orada...
Arkası var... _________________ Aynalar bize dur, yapma, şimdi sırası değil der. Kulağınız aynalarda olsun http://donald.hypermart.net = MotosikletTeorisi http://www.sahafium.com |
|
Başa dön |
|
|
Sponsor Linkler
|
Tarih: Mesaj konusu: |
|
|
|
|
Başa dön |
|
|
Donald_Duck Kıdemli Üye
Kayıt: Jul 06, 2004 Mesajlar: 539 Nerden: New York
OFFLINE
|
Tarih: Cmt Eyl 25, 2004 4:26 am Mesaj konusu: #2 |
|
|
Maine seyahati...2.kısım.
Ertesi gün toparlanıp Portsmouth u gezmeye çıktık. Burada artık fotograflar konuşacak. Burası enfes bir sahil
kasabası ve liman şehri. Alttaki haritada sarıyla boyadığım rotayı takiben yoldayız...evler “New England” ve
“Cape Cod” tarzı mimaride. Ortalık yosun, iyot ve tatil kokuyor.
İşte harita...
Işte sonu gelmeyen yat limanlarından biri...
Newcastle a giderken yol...
Altta Newcastle evleri...
Ve yine Potsmouth a dönüş.
Köprüaltı balıkçı lokantası, Pier II.
Bu da o köprünün üstü.
Ve işte nihayet Maine eyaleti sınırındayız. İş köprüyü geçmeye kaldı...hele bir açılsın. J
Ve geçiyoruz...İşte Maine den ilk işaret... “Maine...Vacationland” ! Tamam işte doğru yerdeyiz
Yarın köprünün öte yakası... _________________ Aynalar bize dur, yapma, şimdi sırası değil der. Kulağınız aynalarda olsun http://donald.hypermart.net = MotosikletTeorisi http://www.sahafium.com |
|
Başa dön |
|
|
Donald_Duck Kıdemli Üye
Kayıt: Jul 06, 2004 Mesajlar: 539 Nerden: New York
OFFLINE
|
Tarih: Cmt Eyl 25, 2004 4:27 am Mesaj konusu: #3 |
|
|
Maine seyahati, kısım 3...
(daha çok fotograflı versiyon için lütfen
Maine 3. bölüm linkine bakın...)
Bu arada Maine nin nerede olduğu soruldu, yanıt olarak şu haritayı koymak istiyorum. ABD nin en
Kuzeydoğusundaki eyaleti.
Bu alttaki haritada ise bu günkü konumuzun rotası...Portsmouth dan Freeport a kadar uzanacağız.
Yolda Portland dan geçeceğiz, ama bu Portland çimentosu ile meşhur batıdaki Oregon Portland değil haliyle.
Yine de Maine in en büyük yerleşimi.
Köprüyü geçip gaz kolunu kıvırdıkça yavaş yavaş bir masal ülkesine giriyor gibi oluyorsunuz. Yerleşimler,
sahiller, plajlar, hele evler...şiir gibi bir yer burası.
Sonra plajlar, plajlar...millerce plajlar ve plaj evleri...tatil havası içinize işliyor. Gittikçe daha yavaş sürdüğünüzü,
akşam olacak da yol bitecek diye endişelenmeye başladığınızı farkediyorsunuz.
Ve plajlar ve güzelliklerden yarı sarhoş ve iyice acıkmış vazıyette “Kennebunkport” diye bir sahil kasabasına
geliyoruz.
Sahilde şirin bir restorana atıyoruz kapağı...
Altta bendeniz ve suratımda “Lan dünyanın hiçbir yerinde kuratulamayacakmıyım ben bu plastik
sandalyelerden” ifadesi... Cins adamım vesselam...Bir taraftan da hala bu sandalyalerin dünyayı istilayı
planlamış kötü uzaylılar tarafından aklımızın ermeyeceği meş’um bir planın parçası olarak konuşlandırıldığını
düşünmeye devam ediyorum, o da başka...
Restorandan bir iki görüntü...”Cezir zamanı”ndayız. Sular alabidiğine çekilmiş...
Köprüyü geçip şehirde kısa bir yürüyüş ...Deyzinin yediği inanılmaz miktarda deniz mahsulünün hazmedilmesi
için bu şart. J Ben de restoran sahibi hanımın teklifi üzerine kendi yaptığı “black berry cake” (bir tür böğürtlenli
pasta) yı fazla kaçırınca başka çare kalmadı. Ayrıca gidonda uyuyakalmak da olası... J
Evet acı ama gerçek...Maine de kask mecburiyeti yok...Kimisi takmıyor.
Bu pastanın üstüne bir kapuçino ?
Kuş yuvası lazımmıydı? Bu yukarda resmini gördükleriniz ömrümde gördüğüm en güzel insan yapımı kuş
yuvaları...Allahtan motorda taşıyacak yer yok, otomobilsiz seyahatin bir diğer faydalı tarafı da eviniz bir süre
sonra işe yaramaz binlerce ıvır zıvır la dolmuyor... J
Kenny..herneyse..port şehrinden çıkmak çok zor. İnsan ilk şoku atlattıktan sonra iki tepki veriyor... “Hadi canım
burası bir masal dekoru, birazdan biri gelir bilet keser...tüyelim! “ yada “Buralarda iş imkanları nedir
acaba...evler de pek hesaplıymış..” yani bu “masal-o-manyetik” etkiden bir an için kurtulup kendinizi motora
atıp kaçtınız kaçtınız...yoksa “burada incik boncuk satan bir dükkan da ben açıversem ne olur şu köşeciğe
sanki” diye düşüncelerle hiç bir yere gidememe tehlikeniz oldukça yüksek.
Oysa ki biz yılmaz gezginler ve kaşifler olarak misyonumuzu unutmamalı...turist olmanın dayanılmaz hafifliği
içinde kuzeye, daha da kuzeye yola devam etmeliydik. Hedef Portland dı değil mi?
Portlanda girmek için kısa bir otoyol geçişi var, buradan oldukça modern ve büyük bir şehir olduğu
görünüyor...Eh bu tür şehirlere karnımız tok ve daha da yolumuz uzun diye şeyle bir kenarından girip çıktım,
Portland a fazla yüz vermedim...
İlginizi çekerse şu linkten bir bakın... http://www.ci.portland.me.us/
Güzel şehir.
Yukarda bahsettiğim gibi bu günkü rota sonunda Freeport diye küçük bir şehre ulaşmayı planlıyorduk. Bunun
esas amacı ünlü (veya ABD de ünlü diyelim) LLBean fabrikasının burada olması ve dev fabrika satış
mağazasıydı. Bu firma spor giyim ve kuşam (outdoor) üretip katalogdan satış yapar, ürünleri benim tercih
ettiğim şeylerdir hep. http://www.llbean.com dan bir bakarsınız.
Halen elimizde bulunan uyku tulumlarımız çok ilkel, ve dünyanın yerini kaplıyor...onlardan kurtulup modern
sıkıştırılabilir ve hafif tulumlardan almak istiyoruz..ve bu gece bunlar kampta çok işimize yarayacak...Deniz
kenarı kamplar geceleri hayli soğuk olabiliyor...
Yahu olamaz...bu memleketteki fabrika satış mağazasının güzelliğine bakın...
Ve LLBean i de buluyoruz. Kapıya devasa bir bot koymuşlar. Bu bot LLB inin patenti ve bütün ABD de çok
sevilen kullanılan bir tür. Ucuz, su geçirmez, sıcak tutar...herkesin bir çift LLB çizmesi vardır diyebilirim..özellikle
kırsal kesimde.
Botun boyunu merak ediyorsanız bizimkiyle mukayese edin...
Evet uyku tulumu meselesini de kolayca hallettikten sonra dooğru kampa. Hava kararıyor, zilliyi kıracağız,
yakacak odun bulunacak, mangalda mısır kızartılacak, takım yıldızlar ve saman yolu izlenecek bir sürü iş... J
Evet ateşi yaktığımda hava karamış akşam soğuğu basmıştı artık...Ağzımız kulaklarımızda derin bir uykuya
hazırlandık...
Arkası başka zaman... _________________ Aynalar bize dur, yapma, şimdi sırası değil der. Kulağınız aynalarda olsun http://donald.hypermart.net = MotosikletTeorisi http://www.sahafium.com |
|
Başa dön |
|
|
Donald_Duck Kıdemli Üye
Kayıt: Jul 06, 2004 Mesajlar: 539 Nerden: New York
OFFLINE
|
Tarih: Cmt Eyl 25, 2004 4:27 am Mesaj konusu: #4 |
|
|
Maine seyahati...kısım dört
İşte ertesi sabah kampımızdan bir görüntü.
Umduğumuzun aksine hiç rutubet olmadı ve yeni tulumlar da son derece konforluydu
doğrusu.
Kamptan bir
başka manzara. Daha güneş yükselmeden orman...
Ben bizi uyandıran kuşlara
küfrederken...
Ve yine yoldayız.
Bugün amacım Bar Harbor (Yöre aksanıyla “ Baa-Haa-Bah”) a ulaşmak,
ve ertesi gün ünlü Acadia National Parkını gezmek.
İşte harita da burada...Sahilin dantel gibi işlemeli olduğunu görüyorsunuz. Sahil yolu da bir okadar zevkli...
Bu resmi denız mahsülü meraklısı dostlarıma atfen koyuyorum,
biliyorsunuz benim
hayvanlarla aram iyidir, onları yemiyorum...
Her köşe başında ıstakoz ve bilumum deniz mahsulü servisi yapan restoran görmek mümkün.
Resimde şezlongda güneşlenirken görülen hayvancağız başına geleceklerin farkında değil tabii ki...
Bu yukarda gördüğünüz Maine de en çok rastanan ev türü. Oldukça karakteristik.
Benzerleri Connecticut a kadar uzanıyor ama en çok burada var. Fazla resmini çekmemişiz
bu evlerin nedense.
Ve çok güzel bir kasabaya, Camden a geliyoruz. Camden dünya güzeli bir liman şehri.
İşte “7of 9” martı sesleri arasında sahilde dinleniyor...
O da nesi...arkada oldukça yüksekçe bir tepe var. Oraya
çıkılırmı? Yanıt “evet” olunca dooğru tepeye...
İşte o tepeden Camden limanı. Onlarca yat demirlemiş...bir o kadarı da ufuk çizgisini süsleyen binlerce ada
arasında kaybolmuş gitmiş...
Bendeniz,
fotograf çekmekle meşgulken...
Yol bazen sürprizlerle dolu olabiliyor...aslında her viraj başka bir sürpriz gizlemiyormu?
Bunun için motosiklete binmiyormuyuz?
Buyrun bakalım, önümüzde ne olduğunu dünyada tahmin edemeyeceğim bir
otomobil gidiyor...
Bu bir klasik BMW, üstelik Alman plakalı.
Bir tane daha, az ilerde durmuş manzara seyrediyorlar...Neler oluyor?
Duruyoruz biz de haliyle...malüm, öbür tarafta sorarlar adama...
Ve Heinz ve eşiyle tanışıyoruz. Almanyadan 60 vintage BMW ile gelmiş bir grup ABD seyahatindeler.
BMW üzerine Deyzi beni çekiştirmeye başlayana kadar konuşuyoruz...
Bir saat sonra bir benzincide tesdüfen bu “elmas” la karşılaşıyorum.
Adını duyduğum ama kendisini görmek her ölümlüye nasip olmayan bir “Veritas” bu.
Almanya 2.Dünya Savaşını kaybedince BMW da kapatılıyor ve personel de zaten savaşta oraya buraya
dağılıyor.
Ancak birkaç BMW mühendis, işçi ve ustası bir araya gelip bir atölye kurarak
çalışmaya başlıyor ve el yapımı Veritas (Lat. “Gerçek” ) yarış otomobilleri doğuyor.
1945-1953 arasında sadece 100 adet üretilmiş.
Veritas yarış otomobilleri pistlere hakim oluyor, sonra bu ekiptekiler olduğu gibi BMW bünyesine
katılıyorlar.
Veritas 1940 a kadar üretilen meşhur 328 BMW nun bayrağını düşürmeyen, savaş sonrası BMW ekibine
teslim eden otomobil.
BMW 328 mi? Yüzyılın otomobili seçilen 25 modelin içinde...
Bir bakın bakalım beğenecekmisiniz...
Ardından bu BMW grubu ile sıkça karşılaşarak, kimi beraber sürerek Bar Harbor a
ulaşıyoruz.
Burası bir çeşit Bodrum gibi, canlı hareketli bir yer.
Kalabalıktan uzak bir köşeye-kampa çekilmektense şehrin göbeğinde bir otele
yerleşelim diyoruz. Sıcak duş ve temiz blucin T-sörtgibisi varmı azizim, o kadar yolculuktan
sonra ilaç gibi geliyor, başlıyoruz kaldırımları aşındırmaya...
Burayamı yerleşsem? İyi de ne iş yaparız burada? Elalem ne yapıyorsa onu! Hadi ya! Niye olmasın?
İyi de kem var küm var...
Seyahatimizin amacı tabii ki yerleşecek yeni yerler aramak değil ama...damarlarımızdaki asil göçebelik bizi
rahat bırakmıyor.
Ben Manhattana bayılıyorum oysa ki...Gel gör ki Bar Harbor bir alem...
İşte öyle öyle geceyarısını ettik o gün. Ne kadar abur cubur varsa yedik, içtik, dondurmalar vs...
Yine de Bar Harbor tamamlamayı başka bir geziye bırakıp otelimize çekildik.
Zaten gezdiğim hiçbir yerden “buraya bir daha gelip adam gibi kalmamız lazım” duygusu olmaksızın ayrıldığımı
hatırlamıyorum.
Sanırım gözlerim açık gideceğim
Yarın Acadia National Parkını ziyaret edeceğiz... Cadillac
dağına çıkacağız... program
yüklü. Uyumak lazım...
Acadia Park feneri...
Sevinmeyin daha bitmedi... _________________ Aynalar bize dur, yapma, şimdi sırası değil der. Kulağınız aynalarda olsun http://donald.hypermart.net = MotosikletTeorisi http://www.sahafium.com |
|
Başa dön |
|
|
Donald_Duck Kıdemli Üye
Kayıt: Jul 06, 2004 Mesajlar: 539 Nerden: New York
OFFLINE
|
Tarih: Cmt Eyl 25, 2004 4:28 am Mesaj konusu: #5 |
|
|
Maine Seyahati V... Acadia National Park ve içerlere doğru....
Sabahın köründe koyulduk yine yola...malüm yolumuz uzun, ve görülesi yerler silsilesi tahminlerimizi aşıyor...Doğru Acadia National parkına.
Ve fakat, bin ekşili köfte !...hava sisli puslu... Doğru dürüst resim çekme hayallerimiz ve manzara seyri suya düşüyor, neyse...
Dönmek yok, bulduğumuzla idare edeceğiz artık, kısmet. (Ing. kismet )
Rotayı kısaltmak zorunda kalıyorum bugün, yoksa Cuma günkü Advrider meetingine yatişemeyeceğiz bu gidişle...
Amacım Kanada sınırına kadar uzanmaktı, heyhat, belki gelecek sefere... yada “muhakkak” gelecek sefere
Bugünkü plan Acadia dan sonra yine Acadia nın uzantısı olan Kuzeydeki burunları dolaşıp içerlere sürmek,
biraz da denizden uzakta Maine hayatı nasıl gidiyor, bir görmek...
İşte Acadia parkı ve rotamızın başlangıcı...Amaç parkta bir tur atmak, “Cadillac Mountain” a çıkıp neyin nesiymiş anlamak,
oradan “Winter Harbour” tarafına geçip kısa bir ziyarette bulunup içerlere doğru yavaş yavaş dönüş yolculuğuna geçmek.
Acadia Parkı ile ilgili geniş ve pek faideli malümat için http://www.nps.gov/acad/ linki şayan-ı tavsiyedir...
Parkın yolları nefis, azami hız 40-15 mph arası (60 – 25 kmh) değişiyor, ve tek yönlü.
Harika manzara terasları ile süslü ancak sisten hiçbirşey görmek mümkün değil. Görüş mesafesi 200 – 800 m arası gidip geliyor.
Parkta ilk günlerinden kalma bir malikhane...Avrupadan gelip, akıllarında ne kaldıysa aynını yapmışlar sanırım...
Eagle Lake, parktaki birkaç gölden biri 1 x 5 km
büyüklüğünde...
Buradan sonra resimleri seçip elemektense küçültüp daha çok resim koyayım dedim.
Ekrana azıcık daha yakından bakın, ve buyrun zirveye çıkan nefis yola...
Ve zirve...Vakit olsaydıda on kere inip çıksaydım...
Cadillac Dağı, 466m ile ABD nin Atlas Okyanusu sahilindeki en yüksek noktası. Evet ahım şahım bir “dağ” denemez, bir tepe belki ama özelliği deniz kıyısında olması ve yüzyıllardır denizcilere yol göstermesi. Gün doğuşunda çıkarsanız bütün Amerikada o günün ilk ışıklarını gören siz oluyorsunuz...bu da numarası
Cadillac hikayesi de şöyle; efendim 1600 ün sonlarında XIV. Lui adına bu bölge “Antoine de la Mothe Cadillac” adlı bir Fransızın elinde bulunuyor. Daha sonra Fransızların çekilmesiyle Antoine Detroite göç ediyor ve bu bölgeyi kalkındırıyor. Detroit in kurucusu olarak bilinen bu zatın adına hürmeten GM ünlü markasına onun adını veriyor...
Neredeeeen nereye
İşte tepenin görünüşü, tabiiki sisten dolayı herhangi bir manzara yok maalesef.
O savaş yeri görüntüsü veren bariyerler ziyaretçiler otlara, yosunlara, likenlere basmasın dıye yapılmış.
Bölge ciddi doğa koruması altında. Parkta bol miktrda yabanıl yaşam sürüyor...
Geyik, ayı, tavşan, porsuk, sincap, böcekler, kuşlar, motosikletli Türkler...aklınıza ne gelirse.
Acadia parkının üstünde olduğu yarımada aslında bir ada olarak adlandırılmış,
“Desert Island” deniyor, işte bu Cadillac tepesinsin tamamen çıplak olmasından dolayı.
Neyse, oraya çıktığımızı belgeleyecek trofeyi de aldıktan sonra...yani gerekli rozet temin edilip şapkama iliştirildikten sonra, yine yola koyulduk.
Bu resimde puslar arasından görünen yerleşim Bar Harbor...
Ve daha sonra okyanus kıyısını saat 6 istikametinde bırakıp karanın içlerine dogu yola koyulduk. Sayahatin bu kısmı ile ilgili fazla anlatacağım bir şey yok.
Sahilde çok vakit harcadığımız için içerlerde fazla oyalanacak vakit kalmamıştı ve hava da gittikçe ağırlaşıyordu.
Hız limitlerini biraz zorlamak ve malum, iyice karanlığa kalmadan kamp yerine varmak lazım.
Tabii böyle hanımlar yolumuzu kesmeye devam etmezse... Uç dört yol inşaatıyla karşılaşıp epey bekleştik.
Yollar kış bastırmadan hazır olmalı...eh bize de beklemek düşüyor.
Maine in iç kısımları ardarda tepeler, göller, nehirler ve ormanlarla kaplı. Arada küçük yerleşimler, çiftlikler var.
Ve kampımıza varıyoruz. Bu gece yağmur fena bastıracak, o yüzden çadır kurmak yerine bir kabin kiralamaya karar verdik.
İşte bu gece kalacağımız “log cabin” denilen kütüklerden yapılma küçük bir kulübe. İçerde bir ranza ve bir iki kişilik büyük yatak, masa sandalye filan var.
Yerleşiyoruz ve kampta bir kaç resim çekelim istiyorum...hala ışık var ve çok güzel bir yer
Sonra akşam eriyor, sular kararıyor...Yağmur öncesi sessizliği ile kabinemize gidiyoruz...
Motoru kabinin önüne getirip beklenilen fırtınada devrilmesin diye bağlıyorum... Ateşimizi de yakıyoruz...
Halı gibi çimlere uzanıyorum ama gökyüzü zifiri karanlık...
Yapılacak seyler listesine bir göz atıyorum...Bomboş...Yaşasın tatil
Uykunun galip gelmesini beklemekten başka yapacak bir sey yok artık...
Devam edecek
Daha cok resimli versiyon icin : MCWorlDD _________________ Aynalar bize dur, yapma, şimdi sırası değil der. Kulağınız aynalarda olsun http://donald.hypermart.net = MotosikletTeorisi http://www.sahafium.com |
|
Başa dön |
|
|
|
|
|
Bu forumda yeni konular açamazsınız Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız
|
|
|