Kar Leoparı Nasuh Mahruki İle Motosikletleri Konuştuk
Tarih: 20.02.2007 Saat: 17:00
Konu: Endurocu


Çukurova bölgesi bir çok konuda olduğu gibi motosiklet tutkunları konusunda da gizli bir potansiyele sahiptir. Özellikle Adana’da Türkiye’nin en bakımlı motorları ve en titiz motorcuları var diyebilirim. Şüphesiz, Tarsus ve Mersin’in de Adana’dan geri kalır yanı yoktur. Hafta sonu gezileriniz de özellikle Erdemli (Cennet-Cehennem) civarlarında her hafta sonu Mersin’li motorculardan oluşan gruplara rastlayabilirsiniz.

Gelelim Tarsus’a. Tarsus’ta daha çok enduro ve cross tarzı motorlara rastlıyorum. Yaz aylarında Namrun yakınlarındaki yaylalara çıkan orman yollarında motosikletli gruplara rastlayabilirsiniz. Biz TAT (Tarsus Adventure Team) olarak geçen ekim ayında 3 günlük Fındıkpınarı – Tarsus arasında 120 Km asfalt, 100 Km orman yolu olmak üzere toplam 220 Km.lik kamplı enduro tur yapmıştık. Yazları her fırsatta bu civarda cross yapmaya çıkan Tarsuslu bir grup var.

Bölgedeki bu potansiyeli fark eden Borusan Oto Adana-Mersin Bayii, Adana yolu üzerindeki tesislerinde ilkini Aralık ayında düzenlediği; yeni modellerinin tanıtımı ve motosiklet sunumunun (Bölge sorumlusu Levent Bey’in Yeni Zelanda turunda çektiği fotoğraflardan oluşan) ikincisini Nasuh Mahruki’nin Katmandu yolculuğu fotoğrafları ile yaptı. Bu sunum, özellikle bizim gibi doğa sporcuları ve endurocular için kaçırılmaz bir fırsattı. Benimde kaçırmaya hiç niyetim yoktu.

Nasuh Mahruki denince akla irtifa gelir. O dünyanın en yüksek dağlarına tırmanmakla kalmamış, dünyanın en yüksek motorlu araç yolundan da (kiralık) Enfield motorla geçmişti.

Biz de kendisiyle motosiklet ve özellikle enduro konusunda bir kısa söyleşi yapma fırsatı bulduk. İşte sorular ve Mahruki’nin düşünceleri;



- Her şeyden önce motosikletin tanımı nedir sizin için?

- Motosiklet her şeyden önce çok keyifli bir araç benim için. Ayrıca harika bir ulaşım aracı. Hayatımda yaptığım her şeyi iki yönlü değerlendirdim, motosikleti de öyle. Kendi içinde harika bir ulaşım aracı ama beni başka coğrafyalara taşıdığı için de seviyorum. Mesela dağları da öyle, dağları çok seviyorum, dağlarda olmaktan çok haz alıyorum. Dağcılığı bir yandan da bana başka coğrafyalara başka kültürlere seyahat imkanı sunduğu içinde çok seviyorum, tıpkı motosiklette olduğu gibi. Motosiklet kendi başına da çok çekici bir araç gelir bana, iki tekerli gayet dinamik, gayet sportif çok hareketli bir araç. Yelkenli de aynıdır, denizden seyahat etmek imkanı verir, sportiftir. Ve sonuçta sizi başka coğrafyalara taşır. Yani her şey gibi motosikleti de iki boyutlu değerlendiriyorum, hem bana farklı kültürleri tanıma fırsatı veren bir araç, hem de bütün sportif ve dinamik kurgusu ile son derece çekici bir araç olarak görüyorum.

- Peki ilk ne zaman benimde bir motosikletim olmalı dediniz?

- Üniversite yıllarımda aslında hep aklımdan geçerdi. Ortaokul yıllarında küçük motorlar kiralayıp kullandığım olmuştu, ama ilk motorumu 1994 de almıştım. Üniversiteden mezun olduktan sonra. Kar Leoparı da olduktan sonra. Yamaha Tenere almıştım ilk, müthiş keyif aldım, hatta ilk motorumla Yunan adalarına sehayate de gitmiştim. ondan sonra başka motorlarım oldu. Şu anda 5 tane motorum var.

- Motosiklete başlamak isteyenlere silindir hacmi küçük -250cc den başlayıp sürüş hakimiyeti ilerledikçe büyük motorlara geçmesi önerilir genelde. Sizin düşünceniz nedir bu konuda?

- Aslında çok makul ve mantıklı bir öneri bu. Ama maliyetli bir yöntem bu. Kaldı ki 125cc – 250cc çok küçük motorlar artık. 600-650cc’lik bir motorla başladığınızda, birkaç ay sonra o motoru gerçekten performansıyla kullanabiliyorsanız size yetmez durumları olabiliyor. Ben bunun yerine iyi bir motosiklet eğitimini profesyonellerden almayı ve bütün bu acemilik dönemini, motora alışma, kendini geliştirme ve motosiklet kültürüne alışma dönemini başkalarının motorlarıyla denemeyi daha sonra kendi motorunu alacağı zaman, kendisine daha yakın daha uzun soluklu kullanacağı motoru seçmesini öneririm. İlk satın aldığım motor Yamaha 660cc Tenere idi, ki çok ta yüksek motordur Tenere. Ağırlık merkezi de çok yüksektir, yeni başlayanlar için problem teşkil eder bu. Küçük al daha sonra büyüt aslında makul yöntemler bunlar ama çok maliyetli, özellikle uzun boylu ve atletik becerisi belirli bir seviyenin üzerinde olanlara iyi bir eğitimciden eğitim alarak bu işe başlamalarını ve ilk satın alacakları motorun da nispeten bir kaç yıl rahatlıkla kullanabilecekleri bir motor olmasını öneririm.

- Özellikle önü tamamen kaldırılabilen kaskları tercih ediyorsunuz. Çünkü kaskı çıkarmadan, hatta motordan inmeden fotoğraf çekebiliyorsunuz. Uzun yolculuklarda en büyük motosikletin artısı ne oldu sizin için?

- Tabi, 1994 seyahatim hariç önü kalkmayan kaskla hiç seyahat etmedim. Herkese de mutlaka önü açılabilen bir kask tercih etmelerini öneririm. Özellikle sıcak coğrafyalarda ve yüksek süratlerin yapılamayacağı yollarda seyahat ediyorsanız, büyük rahatlık sağlıyor. Bir kere diğer araçlardan daha sempatik bir araç motosiklet. Dolayısıyla herhangi bir köye, kasabaya, çadırın yanına, çobanın yanına veya yerleşim gittiğinizde çok sıcak ve sempatik karşılanıyorsunuz. Aranızda mekanik bir duvar yok çünkü. Bir metal kafesin içinde olmadığınız için birebir daha sıcak, daha yakın iletişim kurma imkanı sağlıyor.

- Özellikle yeni model enduro motosikletlerde konfor ön plana çıkartılıyor sanki -yani elcik ısıtması, ABS gibi elektronik aksamlardan bahsediyorum. Gerçek bir enduro nasıl olmalı sizce? Bunlar mukavemeti etkilemez mi?

- Bence bu konfor son derece önemli. Bunları sadece konfor olarak değil aynı zamanda güvenliği ve rahatlığı arttırıcı, dolayısıyla da motorcuya belirli bir sürüş mukavemeti ve huzur veren unsurlar olarak görüyorum. Örneğin ben 1997’de kız arkadaşımla BMW R80 GS BASIC ile İstanbul’dan Katmandu’ya giderken zaman saati, devir saati ve elcik ısıtma taktırdım motora. Çünkü elcik ısıtma her ne kadar konfor gibi görünse de lazım, buz gibi yerlerden geçtik. İnsanın parmakları donuyor ve bu üşüme sonuçta sizin sürüşünüzü ve güvenliğinizi de etkiliyor. Titrer bir vaziyette motoru kullanmakla sıcak bir elle motoru kullanmak başka. Bu anlamda ben bu konforları çok önemli buluyorum, sadece konfor olarak değil güvenlik arttırıcı unsurlar olarak değerlendiriyorum. Özetle bu tür ekstra rahatlık ve güvenlik alanları sizin güvenlikle ilgili tedbirlerinizi güçlendiriyor ve limitlerinizi düşürmemenizi sağlıyor ve performansınızı arttırıyor. Sonuçta biz bu işi eziyet çekmek için yapmıyoruz, en zor nasıl seyahat edilir, en güvenli nasıl seyahat edebiliriz diye bakmak gerekri diye düşünüyorum.

- Aslında ben tam da sormak istediğim elektronik arızaların kolay oluşabiliyor olması ve özellikle yerleşim yerlerinden uzakta yapılan seyahatlerde yolda kalma riskini arttırdığı ile ilgiliydi.

- 1997 de yaptığım yolculukta ben bunların hesabını yapmıştım ve mekanik bir motorla seyahat ettim. R80 son derece mekanik bir makine. Fakat bugünün teknoloji ile üretilen motorlarda kaza yapmadığınız sürece, motoru bir duvara çarpmadığınız, sıkı bir şekilde devirmediğiniz sürece elektronik aksamının başına bir şey gelmesi olasılığı çok düşük. Onun için güvenilir markaların motorlarıyla, amaca uygun olmak koşuluyla tabi, elektronik aksamın ciddi bir dezavantaj yaratacağını düşünmüyorum. Elbette ciddi bir kaza yaparsanız hakikaten bir kamyona veya uçağa atıp yollamak gerekir motoru. Ancak yine de son çözümlemede, kendini bilen bir sürücü olarak ben güvenilir markaların teknolojik üstünlüğü olan motorlarını tercih etmeyi daha doğru bulurum.

- Peki bir endurocunun yola çıkarken hiç atlamaması gereken şeyler nelerdir?

- İlk şey gideceği yerle alakalı bir rehber kitap. Mutlaka ve mutlaka gideceği yerle ilgili güncel bir rehber kitap almalı yanına. İkincisi, bence fotoğraf makinesi. Çünkü fotoğraf makinesiz olmaz bu işler. Üçüncü olarak, gideceği rotaya göre özel gerekli ekipmanlar olarak toplayabiliriz. Açmak gerekirse, çöle gidiliyorsa ona göre giysilerin ve motor bakımının yapılması veya soğuk bir iklime gidiliyorsa ona göre tedbirlerin alınması diye düşünüyorum.

- Ve geldik son soruya. Motosiklet üzerine en sıcak soruya. Özellikle bizim bölgenin sıcak ikliminden dolayı motosiklet giysileri ile büyük bir sıkıntımız var. Şartlar ne olursa olsun bu (tabiri caizse fırın gibi) elbiseler ve kuşamlar giyilmeli mi?

- Şimdi bir söz vardır “liderin dediğini yap, yaptığını yapma” diye. Dolayısıyla korumalı giysilerle motora binmek güvenlik açısından gerçekten doğru. Her zaman bir kask kullanmak, gözlük kullanmak, deri-korumalı kıyafet kullanmak gerekli ama açıkçası ben her zaman kullanmıyorum bunları. Kask hariç tabi. O da önü tamamen kaldırılan kaskları tercih ettiğim için pek bir rahatsızlık vermiyor bana. Bir de ben motosikleti spor olsun diye değil de gündelik hayatımın bir parçası olarak değerlendirdiğim için, kılık kıyafet konusunda da çok motora özel davranamıyorum.

Bu kısa ama oldukça keyifli söyleşi için teşekkür ediyoruz kendisine ve artık vakti geliyor eşsiz fotoğraflarla anlatılan Katmandu ve Tibet yolculuklarını izlemeye. Slaytları izledikten sonra daha birçok soru buluyorum soracak Mahruki’ye, ama O’nun zaten uçağına gecikmek üzere olduğu bildiğim için teklif bile etmeden bir daha ki karşılaşmamıza bırakıyorum bu soruları.

Yazar: Zafer Kayrak
www.tarsusadventure.org web sitesinden alıntıdır.





Bu haberin geldiği yer: Endurocu - Motosiklet ve Enduro Haberleri, Gezi, Kamp
http://www.endurocu.com

Bu haber için adres:
http://www.endurocu.com/modules.php?name=News&file=article&sid=300