Endurocu.Com

         
 

 

 
         
  |  Giriş  |  Hemen Üye Ol    

Endurocu

Endurocu

Endurocu

Endurocu

Endurocu


 
Site Girişi
Üye Adı:
Şifre:

Şifremi unuttum!
   Hemen Üye Ol

Members List Üyelik
Son Üye:Dakarist
Bugün:0
Dün:0
Toplam:8715

Sitede şu anda toplam 2519 aktif kullanıcı
ve ziyaretçi gezmektedir.
 


 
APRILIA BMW HONDA KAWASAKI KTM MOTOGUZZI SUZUKI YAMAHA
 

 
  O Bir Motorcu, Gezgin, Şair, Yazar, Ressam...
Tarih: 06.07.2004 Saat: 20:41 Gönderen: admin
 
 
  Endurocu TA6B bildirdi: Yaşar Bedri Özdemir, resmi kayıtlara göre 01.01.1956’da Trabzon’da doğdu. Fatih Eğitim Enstitüsü, Türkçe/edebiyat bölümünü bitirdi. (1980)

Okullu yıllarında gazeteci, gündelikçi, ocakçı, marangoz, mücellit, ressam, bazen de öğrenci oldu. 16 Resim sergisi açtı. Açık hava ve karma resim sergilerine katıldı. Büyük boyutlu posterler, dekoratif duvar resimleri yaptı. (Salon sergilerine muhalif resim çalışmalarını sürdürmektedir.) 55 Camii ve Mescid'in kalemişini (Nakış-hattad) yaptı. İlk şiir kitabı "Bağıracağım’ı" Trabzon Lisesinde öğrenci iken yayınladı. (5.000 Adet basılan ilk kitap, uzun yıllar genç şairin yanmayan sobasını tutuşturmuştu.) İlk roman denemesi "Yarın Güneş Doğmayacak" (1975) Hizmet gazetesinde tefrika oldu. (Hizmet, İleri, Türk sesi, Olay Gazetelerinde) sanat sayfası yönetti, fıkra, günlük, eleştiri yazıları yazdı.

Ezgi, Çıkın, Dinç Adımlar sanat dergilerine ilk kan nakli. Yakın Kültür, Gelecek dergilerine bir kaç ünite serum. Cabülka adlı romanı, Tuzla Belediyesi roman birincilik ödülünü kazandı. (2000)



Yayınlanmış kitapları:

ŞİİR

Bağıracağım, (1975)

Azât Ettim Yürek Seni, (1978)

İdris, (1980,1984,1997)

Adını Koyamadığım, (İdris’le beraber, 1984,1997)

Bâbil’i Beş Geçe, (1992,1997)

Yoksul, Derviş ve Uzakta, (1994)

Ölüm Dağlara Oğul Bırakınca, (1996)

Mu’tedil Bir Siyamlı, (1999)

ÖYKÜ

Sızıdır Beyoğlu İbranîce Yazılsa da, (1994)

ŞEHRENGİZ

Trabzon’96, (1996) tükendi


Şiir, eleştiri ve düz yazılarının yayınlandığı bazı dergiler: Resimli Roman, Kıyı, Yeni Defne, Yazko, Ezgi, Yaba, Ankara Sanat, Mavi, Milliyet Sanat, Morköpük, Oluşum, Çağdaş Türk Dili, Adam Sanat, Kedi, Gelecek, Kardelen, Türk Edebiyatı, Edebiyat ve Eleştiri, Edebiyat Ortamı, Düş Çınarı, Yolcu, Ülke, Yedi İklim, Yörünge, Dergâh, Yansıma, Motosiklet Dünyası...

1981-83 yıllarında Adatepe muhribinde askerlik hizmeti.

Öğretmencilik oyununu oynamayıp, (kitaplar içine sıkıştırılan öteki dünya ve fildişi rengi boyalı duvarlar arasında dayatılan fosilleşmiş eğitim sistemine muhalefet şerhi olarak!..) renklerin ve sözcüklerin dünyasındaki uzun soluklu yolculuğu seçti...

1979-1989 Sıkıntılı ve zor yılları! Motosikletiyle süren yolculuk terapileri. Uzun süren göçebe yaşamdan sonra iki bine on kala Trabzon’a yerleşip sanat & reklâm evi kurdu.

Resmi kayıtlara göre Trabzon’da yaşıyor.

O hâlâ yollarda... Yazıyor, resim yapıyor, fotoğraf çekiyor...


İKTİDARLAR ŞAİRLERİ SEVMEZ! ÇÜNKÜ ŞAİRLER ÖZGÜRDÜR...

Yolculuk âh, o güzel terk!..

Sözün; şairin beyniyle yüreği arasında bir yerde usulca konaklaması ne güzel yolculuktur. o şairler ki menzili belirsiz muhâcirlerdir.

Şair çölün sıcağına da çölün dondurucu ayazına da eş zamanlarda tanık olan adamdır.

Yerkürede kirlenme sürüyor. obje ve ben uyuşturulmuş. iktidarlar her zamanki umursamazlığında.

Aşkın paradoksallığı, ütopyalar; yolculuk ve kaçış egzotizmini öne çıkarıyor. çıkarcı bir melez olan modern zamanlar insanı çılgınca tüketiyor, kırıyor, deviriyor...

Teknolojinin getirilerini yanılsama olarak algılıyorum.

Savurganlıklar ve bir imaj uğruna dayatılan sunuş çılgınlığı korkutuyor beni.

Tüketen teknolojiye reddiye hazırlayan post modern duruş da söylem olarak zaman boşluğunda kayboldu gitti.

Ruhun varsıllığını ve mutluluğunu kanıtlama telâşındaki aşk, zihinsel özlemin dehlizinde tedirgin çok da mutsuz. insan ilişkileri yabancılaşma, çürüme ve kopma noktasında.

Ne sevgi, ne de tepki duyulamayan bir zamandayız. bilinç sürçmesi, belirsizlikler, derinliğini yitiren özne, çıldırtan adaletsizlikler, trajediye dönüşüyor.

Sözcüklerin merkeziyetçiliği, söylemdeki imge yoğunluğu, anlaşılması zorlaştırılan şiiri mi işaret ediyor?

Adaletsizlikleri ve zulmü idealize etme senaryolarına akleden insan tepkisiz kalamazdı. gülünç bir gölge oyunudur sürüp gidiyor. imge simgeleşiyor, sezgiye müphem sinyaller gönderiyor. bu sinyaller aşkı, bilgiyi, erdemi, levhayı işaret ederken, sözü içselleştiriyor.

Metropollerin su verilmiş katı kuralları içinde birey çabucak sindiriliyor. kendi edilgenliğini sorgulayamayan sanatçı soyutlaşıyor, flûlaşıyor.

Bu işin tabelâsı varsa, şiir de bir sanayidir, zorlanan, zorlayamayan bir sanayi. şiir kavşağında yığılma var! ülkemizde sadece şiiriyle dünyalık ihtiyaçlarını giderebilen kaç isim sayabiliriz?

Bin adeti geçmeyen şiir kitabı baskısı, kimi ne kadar tatmin edebiliyor? yayınevleri şiir kitaplarını kârsız görüyor.

Bol acılı, harcı-alem sıradan bir roman kadar satamayan şiir kitaplarının akıbeti yeterince konuşulmuyor bile.

İlk şiir kitabım bağıracağım’ı yayınladığımda lise öğrencisi idim. beş bin adet yaptığım bu kitabı satmak şöyle dursun, soba tutuşturmayla bir kaç yılda tüketememiştim.

Etkin dergilerde kötülerin kötüsü şiirler yayınlanıyor. üstelik kaşarlanmış yeşil mercimeklerin imzasıyla. sevgili editör bırak sayfan beyaz kalsın. daha çok şiir olur.

Nüfusun dörtte biri şair olan ülkemizde, okurundan çok şair yaşıyor.

İktidarlar şairleri sevmez. çünkü şairler özgürdür.

Hiç bir devrim, şair ufkunun birebir karşılığı olamaz. devrimler bir kaç gömlek dar gelir şaire.

Şiir söylemi biriciktir. disiplinsiz dizilere sıkı bir antibiyotik bulunmalıdır.

Hayâl gücünün bittiği yerde okuyucunun zihninde yeni ufuklar açılıyorsa, şair işini yapıyor demektir.

Evrensel gelenekten bir kaç ünite serum bu işin olmazsa olmazıdır.

Güzel delirmekleri seviyorum. şairliği, delirmenin, nahifliğin ve dahiliğin süreci olarak düşünüyorum. şiiri yeterince anlayabilen kimse, şiir yazmak gibi çılgınca eylemde bulunmak istemezdi.

Şiir, acının içindeki acı, hüznün içindeki hüzün, aşkın içindeki aşk, ölmeden ölme anı gibi müphemdir, bilgece duruştur.

Bağrı yanık ananın ağıtında, denize açılan balıkçının türküsünde, çoban ıslığında, zanaatkarın tezgâhındaki çekiç sesinde imgeyi yaşadım, şiiri duydum

Yazarken yoldaki adam, çocuk adam ve deli sacayağının pratiğini zorlar gibiyi oynuyorum. bu acılarıma iyi geliyor.

Bin sancıyla söylemeye çalıştığımız simya, mürekkep olup kağıda dökülene kadar gizemli duruyor, nüsha olarak devasa makinelerde kendini çoğaltınca, şiir olmanın dışında bir yerde kendi büyüsünü kül ediyor gibi.

Dünya nimetlerini içine akıtmış, veresiyesi olmayan edâlı yürek! efradını camî, ağyârını mâni arkaik şiir dili. ve elbette delice söz!..

Mevziinde direnirken, zamanını konuşuyor, zamanın tanıklığını yapıyor şiir. Koşuda yorulan imgeler yenileniyor.

Hep yeni duran sözün simyageri şair!..

Şiirde yolcu olmayı seviyorum. Müşkül bir şiire sokulurken sözün içindeki sözü hissetmesini bilmek ne güzel yolculuktur.

Şairin kanayan yarasıdır. Motosiklet; çöl bedevisi ruhumu gezdiren demir atımdır. onun dostluğunda çıkarsama ve ihanet olmadı hiç! motosikletimle yolculuk yapmayı, onunla hayatımızı paylaşmayı çok seviyorum.

Beyaz badanalı koca bir kubbe düşünün. motiflere ve hat’ta susamış olarak seni çağırıyor! işte o ince çığlıkta sırt üstü uzanmış halde açılan beyaz sayfayı kuyumcu titizliğiyle nakışlamanın hazzını yaşayacaksın birazdan.

Bu serüven duvarla senin aranda aracı olan fırçayla günlerce sürecek. sadece duvarla senin arandaki kısırdöngü. duvarla senin arandaki kavga.

Şiirin imâlı ve edalı duruşunu sevmeyen beri gelsin.

Hey erkân, hey müdavimler! şiiri özgür bırakın... şiiri özgür bırakın...

Okullardaki şiir öğretilerinden nefret ediyorum. Belâgatsız edebiyat hocalarının kutsal metin gibi şiiri şerh etme gaflet ve çabasını; arabesk, oyun ve doğulu zaafı olarak algılıyorum.

Şair gerilla olmadıkça, şiir özgürlük çubuğunu tüttüremez.

Uzun gemi yolculuklarımda şiirlerimi şişenin içine koyup denize bırakırdım. bu fantezimi sürdürmek isterdim.

Sisler içinde bir gün kadırga yaylasında kaybolmuştum. kağıdı biten çobana, tütününü sarması için verdiğim kâğıtta yazdığım son şiirim vardı.

En güzel şiirimdi o.

Bir işe yaramıştı...


Zigana Dağı

"Ol hallâc-ı mansûr’ıla söyleridüm ‘ene’l-hakk’ı’ benem gine anun boynına dar urganın dakan benem”
Yunus Emre

NOT: Yaşar Berdi Özdemir hakkında o kadar çok yazılacak şey var ki, hepsini buraya sığdırmak mümkün değil. Web sitesini ziyaret etmenizi öneririz;

www.yasarbedri.8m.com

Sevgilerimizle...


Copyright © Endurocu.Com
 
 
  İlgili Bağlantılar


 

  Haber Puanlama

Ortalama Puan: 5
Toplam Oy: 1


Lütfen bu haberi puanlamak için bir saniyenizi ayırın:

Mükemmel
Çok İyi
İyi
İdare Eder
Kötü

 

  Seçenekler

 Yazdırılabilir Sayfa Yazdırılabilir Sayfa

 Bu Haberi Arkadaşına Gönder Bu Haberi Arkadaşına Gönder

 


 
 
Yorumlar yazarlarına aittir. İçeriklerinden biz sorumlu tutulamayız.
 
 


 
 
Anonim kullanıcı yorum yazamaz, lütfen kayıt olun
 
 

Bilgi & Servisler

Foto Galeri



Etiketler

endurocu motosiklet enduro redbull

ikiteker haberler yarışlar geziler

motokros macera kamp festivaller

forumlar xfighters dragyarışları

motogp seatosky supermoto dakar

Twitter

Web sitemizde yayınlanan en son güncel haberler, makale ve duyurulardan anında haberdar olmak için tarayıcınızda anlık bildirimleri etkinleştirebilirsiniz. Bu ücretsiz bir servistir...

Bildirimleri Etkinleştirin

Copyright © 2004, Tüm Hakları Saklıdır

endurocu   endurocu   endurocu   endurocu   endurocu

Ana Sayfa   Üyeler   Yazarlar