Motorcu Nirvana’sı
Şimdi ben 20’li yaşlarda bekâr ve civa gibi bir motorcu olsaydım ve bugün ki motosikletler. Bir spor tur makine alırdım. Ne bileyim mesela 1600cc altı silindirli bir aygır. En alımlısı ve de yine en hızlısı. Şöyle uçaklarla aynı rotayı izleyecek kadar hızlı ama konforlu. Güzel bir çadır alırdım birkaç da kamp malzemesi. Ver elini yollar. Yanıma da en fazla 4-5 arkadaş bulursam ne ala yoksa yalnız da basar giderdim hiç gecikmeden.

Unuturdum zamanı yollarda, süzülürdüm martılar gibi. Bir yükselirdim tepelere sonra inerdim ovalara doğru, rüzgârı altımda uçan halı yaparak. Yemyeşil ovalar, kıvrılarak dönüp giden dönemeçlerde tango yapardım hem de Arjantin. Sevgilim olurdu rüzgâr tüm sürüş boyunca bana güzel melodiler mırıldanan. Aahh gençlik. Şimdi artık hayal etmek kaldı sadece elimde mevcut.

Bakıyorum da bu sıralar nerede dengesiz, nerede terbiyesiz, nerede kişiliksiz mahlûk var onlarda motoru hedef seçmişler. Ve ne komik birden bire de en iyi sürücüler hatta eğitmenler olmuşlar. Haydaaaa!

42 yıldır sürüş yaparım, bir sürü bilen yardımcı oldu zamanında. Yol, usul erkân öğrettiler, eğittiler bizi. Sağ olsunlar. Vites küçültmekten önce terbiyeli olmayı öğrendiğimizden bizlerin de hiç bir zaman kalkıp ''biziz, biz biliriz'' demek hiç aklımıza gelmedi. Ya da yaptığımız km.’leri saymak.

Şimdi ki bu klavye motorculuğu, sanal konuşmalar ruhsuz ve seviyesiz. Zaten motorcu ruhu olan basar gider yoluna. Yolda olmak yeter de artar ona/onlara. Orada burada bezirganlık yapmaya ihtiyaç duymazlar. Nedir paylaşılmayan? Yollar mı yetersiz yoksa bizim bilmediğimiz bir ticaret mi var bol kazançlı? Akbabalar leş olmasa toplaşmazlar. Hadi hayırlısı.

Motosiklet, özgürlük simgesidir. Özgürlük hiçbir şeye bağımlı kalmamaktır. Saçmalamak değildir. Öncelikle kişi kendine yeterli olur ki motoruyla süzülürken bulutlardan yağmur mu gelir kar mı gelir dert etmesin. Pistonların ritmi sürücünün kalp atışlarıyla birleşir ve işte ağacın altında meditasyon yaparken birden ışık olup kaybolan Asyalı ulu bilge Buda gibi o da Nirvana’ya ulaşır. Bilenleredir sözüm.

Kısacası bu işin özü budur. Gerisi teferruat.


Yazar: Alpaslan KUZUCAN
Tarih: 2010-07-12


Bu Köşe Yazısının yer aldığı yer: Endurocu - Motosiklet ve Enduro Haberleri, Gezi, Kamp
http://www.endurocu.com

Bu Köşe Yazısı için adres:
http://www.endurocu.com/modules.php?name=Kose_Yazilari&op=viewarticle&artid=46